Türkiye, cumhurbaşkanına parlamenter sistemle bağdaştırılması
kolay olmayan yetkiler bahşeden 1982 Anayasası'nın temellerini
attığı, "367 Oy Krizi"nin neden olduğu 2007 Referandumu'nun ivme
kazandırdığı, 2014 seçiminin ise ete kemiğe büründürdüğü "sistem"
tartışmasında yeni bir aşamaya gelmiştir. TBMM'de maddelerinin
oylamasına geçilen kanun teklifi mevcut "çarpık yarı başkanlık"
yerine "yetkileri geniş, partili cumhurbaşkanı" temelli "başkanlık"
sistemine geçişi önermektedir.
Anayasa değişikliğinin mecliste ya da referandum neticesinde
kabûlü, kapsamlı bir dönüşümü beraberinde getirecektir.
Dolayısıyla konunun ayrıntılı biçimde tartışılması, değişik
örneklerle karşılaştırmalar yapılması ve ciddî fayda-maliyet
analizlerinin gerçekleştirilmesi anlamlıdır.
Bu zor bir uğraş değildir. Konu, bilhassa otuz yıldır, siyaset
biliminin temel tartışmalarından birisidir. Juan Linz ve Arend
Lijphart benzeri siyaset bilimciler başkanlık sisteminin
beraberinde getirdiği sorunları vurgulamış, buna karşılık Donald
Horowitz, Scott Mainwaring ve Matthew Shugart benzeri
akademisyenler bunları cevaplamışlardır.
Bunun yanı sıra "başkanlık" ve "parlamenter" sistemleri mukayeseli
biçimde ele alan çok sayıda çalışma, "uygulama" üzerinden
kıyaslamalar yapılmasını mümkün kılmaktadır. Bunların ötesinde
gündemdeki anayasa değişikliğinin "teknik" analizlerinin yapılması
gereklidir ki, bunu gerçekleştirecek akademik birikim Türkiye'de
fazlasıyla mevcuttur.