Türkiye, Ergenekon davasıyla başlayan 12 Eylül ve 28 Şubat darbe
davalarıyla süren darbelerle yüzleşme meselesini ne yazık ki gerçek
anlamda sonlandıramadı. Bunun nedeni, başta yargı olmak üzere
devletin bütün kurumlarına sızan FETÖ yapılanmasıydı.
Bu kirli ve darbeci yapı, toplumun ve sivil siyasetin darbelerle
yüzleşme iradesini, kendi önünü açan bir fırsata dönüştürüp içini
boşalttı. Çünkü onlar aslında güya önünü kesmeye çalıştığı
darbecilerin yeni versiyon kopyalarıydı.
Bunu da 15 Temmuz gecesi bütün çıplaklığıyla gördük. Halkı
tanklarla ezen, F-16'larla Meclis'i bombalayan darbeci bir yapı
vardı karşımızda. Şimdi o darbeciler farklı şehirlerde de olsa
yargı önüne çıkıyor. Bu aslında bu topraklarda hatta belki dünyada
sivil halkın durdurduğu ilk darbecilerle yüzleşme davası.
Bugüne kadar "Paralel Yapı ve FETÖ" adıyla açılan davaların sayısı
50'yi aştı. Ama bazı önemli davalar var ki onlar sürecin hem
merkezi hem de özeti gibi. Örneğin Genelkurmay'ın ele geçirilme
davası. Günlerdir bu davaların iddianamelerinde yer alan çarpıcı
ifadeler gazetelerde TV'lerde yayımlanıyor.
Yurtta Sulh Konseyi'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Marmaris'te nasıl
kanlı bir operasyon planlandığı, Konsey'in bir numarası olan Mehmet
Partigöç'ün süreci nasıl yönettiği, Genelkurmay'a silahlı
askerlerle nasıl girildiği, Özel Kuvvetler Komutanlığı'na neden o
kadar kanlı bir saldırı yapıldığı, sanık ve tanık ifadeleriyle açık
seçik anlatılıyor. Ortada Türkiye toplumunun yaşadığı, 248 şehidin
verildiği 2 bini aşkın gazinin olduğu bir darbe girişimi var ve bu
girişimi gerçekleştiren binlerce darbeci sivil veya asker de bu
suçtan yargılanıyor.