Almanya ve Hollanda'nın başını çektiği Türkiye karşıtlığı
derinleşerek sürecek gibi. Çünkü AB'de daha doğrusu Batı yakasında
Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden yürütülen Türkiye karşıtlığı,
dönemsel değil, arka planı da olan bir proje ve 2010'dan beri adım
adım yükseltilerek uygulanıyor.
Bu projenin içerideki en organize gücü ise FETÖ. FETÖ bugün
özellikle başta Almanya ve Belçika olmak üzere AB ülkelerinde cirit
atıyor. Ama ne hikmetse sabah akşam İslam'a hakaret eden, Türkleri
aşağılayan en faşist, en ırkçı partiler dahil hiçbir Batı kurumu
FETÖ'ye dokunmadığı gibi tek kelime de etmiyor.
Bu işte bir gariplik yok mu? Neden acaba?
Aslında biraz geriye dönüp bakınca garipliğin daha 2010'da
başladığı görülür. O dönemde Başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a
karşı yavaş yavaş "otoriterleşiyor" diye kirli bir operasyon
başlatılıyor. Bu operasyonun tesadüf olmadığını en çarpıcı biçimde
KCK tutuklamalarında ve Oslo meselesinde gördük.
Özellikle Oslo görüşmelerinin medyaya sızdırılması bugüne uzanan
derin operasyonların belki de ilk önemli adımıydı.
FETÖ bu sürecin kilit örgütüydü.
Türkiye'nin terörü sonlandırma adına giriştiği en önemli adımı
Brüksel'le birlikte sabote etti.
Adem Uzun denilen PKK'lıyı Brüksel polisi yakaladı, üzerindeki ses
kaydının Türk polisine verilerek basına sızdırılmasını sağladı.
Yani daha o günlerde, Brüksel'le FETÖ el ele vermiş, terörü
sonlandıracak barış girişimini sabote etmişlerdi. Sorunun barışçıl
çözümü istenmiyordu.