Türkiye'nin Rusya ve İran'la bir araya gelerek Irak ve Suriye
üzerinden bölgeye kurulan tuzağı bozması ABD'nin, kısaca Batı'nın
ayarını bozdu. Şaşkın durumdalar. ABD Başkanı Trump'ın devreye
girmesi, PKK-PYD'ye silah yardımının kesileceğini açıklayıp, "Zaten
Suriye'de saçmalıklar oluyordu" demesi bu gerçeği tescilledi. Artık
Trump'ın söylediklerini yapıp yapmamasının bir önemi yok. Ayrıca
ABD'nin, Suudi Arabistan-İsrail eksenli yeni bir hat oluşturmak
istemesi de etkili olmayacak.
Çünkü bu tespit, Soçi'nin sadece o üçlü fotoğraftan ibaret
olmadığını gösteriyor. Arkasında küresel dünyada etkili olacak yeni
siyasetin ipuçları ve siyasi bir akıl var. İçeride birilerinin
Soçi'de ortaya çıkan yazılı metne bakarak ellerini ovuşturmaları,
"Türkiye eli boş döndü" demelerinin hiçbir anlamı yok.
Aslolan orada ortaya konan irade ve Türkiye'nin belirleyiciliği.
Rusya ve İran zaten birlikteydiler. O üçlü fotoğrafa siyasi anlam
yükleyen tek ülke Türkiye... Türkiye'siz o fotoğraf hiçbir işe
yaramaz.
Bu yüzden Türkiye'nin devreye girişiyle son dönemde bölgede ciddi
bir siyaset değişimi yaşanıyor. Bu gerçeği görmesi gerekenlerin
başında da Kürt siyasi aktörleri geliyor.
Süreçten en çok onlar etkilenecek. Çünkü demokratik kazanımları, iç
siyasi dinamikleri ve bölgesel dengeleri dikkate almayan bir Kürt
siyasi aklı var. Önce Mesud Barzani, bağımsızlık hayaliyle bölgesel
dengeleri sarsan bir çıkış yaptı ve yalnız kaldı. Her ne kadar KDP
gibi meşruiyeti olmasa da şimdi aynı şeyi çok daha derin biçimde
PKK-PYD yaşayacak.
Dahası terörle yola çıktığı kirli geçmişine bir de emperyalistlerle
işbirliğini ekleyen bir siyasi yapıdan söz ediyoruz. Bu kirli
geçmişle meşru bir mücadele yürütülemez.
Tarihten ders alınmadığı o kadar açık ki... 1946'dan beri Kürt
hareketleri ABD ve Rusya gibi iki süper güce güvenmenin bedelini
her defasında ağır ödedi. İran ve Suriye'deki diktatörlüğün yıllar
yılı PKK'ya veya diğer Kürt örgütlerine kucak açmaları da hayra
alamet değildi. Kan dökülmesini artırmaktan başka bir işe
yaramadı.
Şu gerçeği bile Kürt siyasi aktörleri, aydınları görmek istemedi.
ABD, 1999 yılında Öcalan'ı "Büyük Komplo"yla Türkiye'ye teslim
ederken, tek şaşıran "Bize neden verdiler anlamadım" diyen Başbakan
Bülent Ecevit değildi, Kürt siyasi aktörleri de şaşkındı. Oysa
Öcalan'ı içeri tıkıp, Barzani'nin önünü açan ABD, 20 yıl sonra bu
kez İsrail aklıyla birlikte Barzani'yi devre dışı bırakarak PKK'nın
önünü açma hesabı yaptı.
Bu da tutmayacak. Daha dün böbürlenerek "ABD de Rusya da arkamızda"
diyenler bugün satışla karşı karşıya. Bakın, "ABD Kürtleri satacak"
diyenlerin sayısı bir hayli arttı. Durumu en çarpıcı biçimde
bölgeyi iyi bilen, ABD'nin Ortadoğu'daki siyasetsizliğine dikkat
çeken ünlü İngiliz yazar Robert Fisk özetliyor:
"Önümüzdeki aylarda terk edilecek, ihanet edilecek veya unutulacak
olan Kürtler"
Sözün muhatabı tabii ki emperyalisteler ve onlarla işbirliği yapan
PKK ve PYD olsa da bu bir işaret... Bu işareti Barzani ve mevcut
diğer Kürt siyasi aktörleri görmediği için bugünkü noktaya gelindi.
Belki yeni nesil siyasi aktörler, buradan geriye dönüp, bir yıl
önceki Erbil'in durumuna ve Türkiye'deki çözüm süreci kazanımlarına
bakarlar ve en azından neyin yapılmayacağını görürler.