Önümüzdeki yerel ve genel seçimler, hem Cumhurbaşkanlığı sistemi açısından bir ilk olacak, hem de 16 Nisan referandumunun bir rövanşı...
Bir anlamda 2007'de su yüzüne çıkan sistem tartışmasına son nokta konacak.
Bu da o günden bu yana, iç ve dış statükoyla değişimciler arasında süren sert siyasi mücadelenin sonu olacak.
İçeride yaşanan bu mücadele, aslında dışarıdan gelen kuşatmalardan bağımsız değil. Bu yüzden de Türkiye'yi ve siyaseti zor günler bekliyor.
AK Parti bu döneme, içinde yaşanan sancıyı aşacak büyük bir değişimle başlıyor. "Metal yorgunluğu" içindeki kadroları kongreler yoluyla, toplum nezdinde "tepki" duyulan yerel siyasi aktörleri ise istifa mekanizmasıyla parti dışına itmeden kenara almaya çalışıyor. Bu adımların arkası da gelecek. Kadir Topbaş'ın istifasıyla başlayan, Melih Gökçek ve birkaç ismin katılmasıyla süreceği beklenen bu hamleler, çok tartışılıyor ama uzatılmadan bitirilirse AK Parti için yeni bir motivasyon kaynağı olur.
2019 seçimleri açısından CHP cephesinde yeni bir şey yok. Geri plana itilen parti içi iktidar savaşı yerini kongrelerdeki güç ve pozisyonunu koruma savaşına bırakmış durumda.
Referandum sonrası yüksek sesle ortaya çıkan, hiçbir siyasi aktörün yeni döneme ilişkin bir çabası yok ve şans da verilmiyor. Hepsi kongre hesabı içinde ve pozisyonlarını garanti altına almaya çalışıyor.
CHP'nin bu günlerdeki en büyük çıkmazı ise referandum sonrası üzerinde sörf yaptığı yüzde 48.6'lık blokun çatlama ihtimali.
Aslında o blokun homojen olmadığı ve 2019'a kadar sürmeyeceği biliniyor ama CHP bunu bir umut olarak sunarak hem kendi tabanını, hem de bazı mahfilleri heveslendirdi. .
Ancak son gelişmeler bu umudu giderek azaltıyor. Özellikle HDP'yle el altından yürütülen ittifak görüşmeleri, HDP'nin şiddetle arasına mesafe koymaması, ilişkili olduğu PKK-PYD ekseninin Suriye'de Türkiye karşıtı bir rol üstlenmeleri yüzünden yürümeyecek gibi görünüyor.
Buna CHP içinde az da olsa var olan Kürt siyasi aktörlerinin, Barzani referandumuna CHP'nin sert tavır koymasına tepki göstererek istifa etmelerini de eklemek gerekiyor.
Blok'un milliyetçi-ülkücü ayağı da sıkıntılı.
Bunu da en net biçimde Meral Akşener, Ümit Özdağ ve Koray Aydın üçlüsünün kuracağı partinin yaşadığı sancılardan anlamak mümkün.