Ankara'da sıcak günler yaşanıyor. Siyasetin gündemi de bir hayli
yoğun... Bir yanda ABD ve İngiltere merkezli tansiyonu düşmeyen kur
saldırısına karşı Türkiye'nin direnişi ve yarattığı yeni dengeler,
öte yanda iç siyasetle ilgili AK Parti kongresi ve yerel seçimlerin
erkene alınıp alınmayacağı konuşuluyor.
Aslında bu iki süreç birbiriyle de yakından ilişkili. Birinde
alınacak karar diğerini de etkileyecek. Türkiye'nin küresel kuşatma
karşısında nasıl bir yol haritası izleyeceği aldığı kararlı
tavırdan ve radikal önlemlerden belli ama bunun nasıl sürdürüleceği
henüz belli değil.
Onun ipuçlarını da bugün yapılacak kongrede göreceğiz. Ölçü, Başkan
Erdoğan'ın vereceği siyasi mesaj ve parti yönetimindeki değişim
olacak.
Özellikle parti yönetimindeki değişim dikkatle izlenecek.
Acaba yeni sistem ve 24 Haziran seçim sonuçları ışığında köklü bir
yenilenme mi yaşanacak yoksa her zamanki gibi eski yeni sentezli
dengeli bir değişim mi gerçekleşecek?
Beklenti köklü bir değişimden yana... Başkan Erdoğan da, bu mesajı
aldıklarını 24 Haziran seçim sonuçlarını değerlendirirken
söylemişti:
"Milletin AK Parti'ye verdiği mesajı aldık..."
Şimdi merak edilen, milletin verdiği bu mesajın kongreye nasıl
yansıyacağı? Parti yönetimine seçilecek isimler, sadece Türkiye'nin
küresel kuşatmaya karşı vereceği mücadelenin hangi tonda süreceğini
değil aynı zamanda 24 Haziran seçimlerinde ivme kaybeden partinin
sokakla kuracağı yeni ilişkiyi de belirleyecek.
Bu önemli çünkü önümüzde yine kritik denebilecek bir yerel seçim
var. Türkiye bu seçime, 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin devamı
olan ekonomik saldırının gölgesinde gidiyor. Bir anlamda ekonomik
15 Temmuz'u yaşadık, yaşıyoruz.İngiltere merkezli "kara pazartesi"
beklentisi tam da buydu. Gerçi istediklerini alamadılar ama ciddi
de zarar verdiler.
İşte bu tablo, 2019 Mart'ında yapılacak yerel seçimlerin öne alınıp
alınamayacağı tartışmasına da yol açıyor. Peki, bu mümkün mü?
Aslında uzun zamandır böyle bir görüş tartışılıyor. Birkaç nedeni
var. Birincisi yerel seçimlerin mart ayında yapılması bütçe
açısından sorun yaratıyor. Bütçeler yıl sonunda yapıldığı için
mevcut yönetim mart ayına kadar -hele seçim yapıldığı yılbütçeyi
olduğu gibi harcıyor. Yeni gelen yönetim neredeyse sıfır bütçeyle
işe başlıyor. Bir yılı kaybediyor.
İkincisi kış bitmediği için mart ayında seçim çalışmaları yapmak
bir hayli zor. Bu nedenlerle yerel seçimlerin her zaman sonbaharda
yapılması gerekiyor. Ancak bunun için de anayasa değişikliğine
ihtiyaç var. Bu da Meclis'te 400 imzayla mümkün. İktidar istese de
muhalefet katılmadığı sürece yerel seçimleri öne almak mümkün
değil. Zaman da giderek daralıyor. Ayrıca hem parti içi kargaşa hem
de iktidarın işine yarayacağı gerekçesiyle muhalefet partileri
yerel seçimlerin erkene alınmasını istemez. Tabi kulislerde bunun
tam tersi de söyleniyor. Özellikle CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu'nun hem parti içi muhalefetin "olağanüstü kurultay"
baskısından kurtulmak, hem de "Türkiye yönetilmiyor, savruluyor"
tezini bir fırsata dönüştürmek için erken bir yerel seçime "evet"
diyebileceği ihtimalinden söz ediliyor.
Doğrusu erken yerel seçim zor görünüyor ama erkene alınması da
sürpriz olmaz.