Seçim sürecine girerken toplumsal hareketlenme de hızlandı.
Toplum artık, gerilim, terör ve ateşkes arasına sıkışan bir hayat
istemiyor. Hukuk, adalet, istikrar ve huzur istiyor. Bunu isterken
de pasif değil daha aktif bir rol üstlenecek görünüyor. Ankara'da
milyonların katıldığı mitingle İstanbul'da yapılacak olan teröre
karşı miting bunun ilk işareti.
Bu hareketlenmenin 1 Kasım seçimlerine nasıl yansıyacağı merak
ediliyor. Merak edilen ve kaygı duyulan bir başka şey ise seçime,
terörün can almayı sürdürdüğü bir zeminde gidiliyor olması. Bu
açıdan kritik bir seçim sürecine giriyoruz. Ama bu seçimleri kritik
yapan sadece terörün devsam ediyor olması değil, o terörle
hedeflenen ülkenin kaderi.
Bir anlamda ya siyasetle yolumuza devam edecek, çok yönlü kuşatmayı
aşacağız ya da o çok dillendirilen "darbe dinamiği" devreye
sokularak ülke kaosa sürüklenecek. Yani hem ülkenin hem de siyasi
partilerin kaderini yakından ilgilendiren bir seçime gidiyoruz.
Peki, bu seçimlere katılacak partilerin durumu ne? Sokağın nabzı,
AK Parti ve CHP'nin oy artıracağını, MHP ve HDP'nin ise oy
kaybedeceğini gösteriyor. Bu sonuç sürpriz değil. 7 Haziran sonrası
yaşanan deneyim, özellikle MHP ve HDP'nin siyaseti kilitleyen rol
oynamaları, toplumu yeni bir karar aşamasına getirdi.