AK Parti'nin 2. Olağanüstü Büyük Kongresi'ni geride bırakırken,
gözler Merkez Yürütme Kurulu'na ve yeni kabineye çevrildi. Kongrede
"yeni dönem" sinyali genel başkan değişiminden çok Merkez Karar
Yönetim Kurulu'ndaki (MKYK) yüzde 50'ye varan değişimle
verildi.
Bu değişim başkanlığa giden yolun açılacağının açık işareti olarak
yorumlandı. Bir anlamda parti yönetimiyle hükümet birkaç isim
dışında tamamen ayrıldı. Aslında bunun daha radikal hayata
geçirileceğini söyleyenler ve bekleyenler de var. Yani hiçbir
bakanın yer almadığı bir parti yönetimi...
Ama bu kez, geçiş süreci denilerek "birkaç bakan" adayıyla
yetinildi. Belki bir adım sonra "genel başkan- başkan" ayrımı
gelir. Bir anlamda sistem değişikliği "gösterilerek"
gerçekleştirilecek. Yeni bakanlar kurulunda da "yeni" dönemin
ruhuna uygun çok sayıda değişim bekleniyor. Hatta birkaç sürprizden
de söz ediliyor.
MKYK'ya girenlerden birkaç kişi dışında bakan yapılmayacağı,
girmeyen bakanların önemli bir kısmının ise bakanlıklarının devam
edeceği konuşuluyor. Bakanlar arasında ilginç yer değiştirmeler de
bekleniyor. Kilislerde Ömer Çelik, Recep Akdağ, Mustafa Şentop,
Mehmet Özhaseki, Ahmet Arslan ismi en çok geçenler arasında.
Yüzyıllık tarihi yürüyüş
AK Parti kongresindeki siyasi hava üzerine çok şey yazılıp
söylendi. En talihsizi ve kuşkusuz siyaset dışı olanı da kongrede
Cumhurbaşkanı Erdoğan'la partisi arasındaki ilişkinin kopmadığına
sık vurgu yapılmasının "tek adamlığa" gidiş olarak
yorumlanması.
Bu yaklaşım, sadece son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığıyla
oluşmuş bir önyargıdan kaynaklanmıyor, geçmişi bir hayli gerilere
uzanıyor. Başkanlık sisteminin iyiliği veya kötülüğüyle de ilgisi
yok. Bu bir siyasi tercih ve "Ülkeyi kim yönetecek?" sorusuna
verilen cevapla ilgili...