Dün bu köşede yer alan eski MİT mensubu Enver Altaylı'nın ABD'li
dostlarına yazdığı mektup-yazı, "İçimizdeki Amerikalılar" ya da
benzeri Batılı ülkeler gerçeğini çok net biçimde ortaya koyuyor.
Kim bilir Altaylı gibi daha ne isimler var ve ne yazık ki onların
neler yaptıkları, ülkenin kaderinde nasıl bir rol oynadıkları pek
su yüzüne çıkmıyor. Bu açıdan Altaylı'nın mektubu bir ibret
belgesi.
Aslı İngilizce olan metin tam anlamıyla teslimiyetçi bir ruhla
yazılmış ve Türkiye'den çok ABD'nin çıkarlarını korumak üzerine
kurulu. Ve adam hizmet etmeye o kadar hevesli ki adeta yalvarıyor:
"Ömrünün 50 yılında bölgede aktif olarak bir Sovyet bilimcisi
olarak çalışan bir arkadaşınız olarak naçizane fikirlerimi sizlerle
paylaşmayı bir görev olarak görüyorum ve kesinlikle onur
duyuyorum."
ABD'lilere hizmetten onur duymak, ilginç bir duygu... Altaylı, ABD
Başkanı Obama'nın 'Büyük Ortadoğu' politikalarının başarısız
olduğunu ve bu nedenle Rusya-İran ittifakının bölgede güç
kazandığını söylüyor ve Trump'a sesleniyor: "Bu patolojik ve akıl
dışı durumun Trump'ın başkanlığı sırasında iyileşerek
gelişeceğinden şüphem yok. Bir süper gücün büyük hatasının tarihin
akışını değiştirme potansiyeline sahip olduğuna inanan bir kişi
olarak süper gücün süper politikalar üretmesine naçizane katkıda
bulunmayı diliyorum. Bu amaçla şimdi Türkiye, Adalet ve Kalkınma
Partisi ve bölge hakkında kısaca değerlendirmeler sunmak
istiyorum."
Doğrusu eski milliyetçi, MİT mensubu Altaylı, ABD'li dostlarına
katkıda bulunmak için elinden geleni yapıyor ama şaşırtmıyor.
Bildiğimiz klasik FETÖ yalanlarını arka arkaya sıralayan ilkel
analizler yapıyor. Birkaçını sıralayalım: "AKP, pek çoklarının
inandığı gibi halkın İslamcılığa olan desteğinin artması sebebiyle
değil, kendisini makul göstermek ve sosyal merkezin yanına
yaklaşmak üzere halkı ikna etmek için tasarlanan gerçek üstü bir
siyasi hareket sebebiyle iktidara gelmiştir."
"Erdoğan ılımlı bir İslamcı değildir. Kesinlikle laik bir insan
değildir, Erdoğan tipik bir radikal İslamcıdır. Kısaca Erdoğan
kravat takan bir DEAŞ militanıdır."
"Erdoğan'ın yönü Batı'ya yönelik değil. Kendisinin ufkunda görünen
Kremlin siluetinden başka bir şey değil. Erdoğan'ın politikaları ne
olursa olsun, kendisi iktidarda olduğu sürece Birleşik Devletler
lehine hiçbir şey olmayacak."
Yazdıkları böyle uzayıp gidiyor. Tek derdi Başkan Erdoğan'ı
ABD'lilere şikâyet etmek. ABD'nin yaptıklarından ise hiç söz
etmiyor ve teslimiyetçi bir ruhla Başkan Erdoğan'dan nasıl
kurtulacaklarına dair anlaşılmayan öneriler getiriyor: "Temel bir
gerçeği samimiyetle hatırlatmayı arkadaşlarıma borçluyum: Erdoğan
sorunu ve Türkiye gerçeği, sonuçsuz ve etkisiz çözümlerden daha
fazlasını gerektiriyor. Tavsiye ettiğim şey bir çözümler listesi
değil. Ben bir paradigma değişikliği öneriyorum. ABD, Türkiye'de
kamusal alanda ciddi bir diplomasi atağı başlatmalıdır."
Allah'tan darbe önermemiş ama başka bir önerisi var. Bunun için de
"dostları"nı ısrarla uyarıyor: "Türk kamuoyunun karmaşık
özellikleri vardır ve halkın sevgisi yalnızca Erdoğan'la iyi
ilişkiler kurmak suretiyle kazanılmaz. Erdoğan'a Türk halkını
ABD'yi dize getirdiğini haykıran bir propagandaya maruz bırakma
şansı verilmemesi gerektiğinin altını kesin olarak çiziyorum..."
Kısacası "Erdoğan'la iyi ilişkiler kurmayın" diyor. Doğrusu, CIA ve
FETÖ ile ilişkili birinden başka bir şey beklenmez. Ancak ortada
şöyle bir problem de var; Altaylı, hâlâ "milliyetçi" kimliğiyle
bilinen biri ve o kesimlerden hiç kimse bu kirli ilişkileri
sorgulamıyor. Neden acaba?