Bu coğrafyada yaşadığımız bin yıllık ortak yaşamın hatırası
nedeniyle en azından Kurban Bayramı'nda terörün, şiddetin
duracağını düşündüm. Ama ne mümkün, ne Şırnak'ta terör saldırıları,
ne de siyaset ve medyada nefret yaklaşımları durdu... Silahlar
susmadığı gibi, ağzını açanlar da öfkeyle konuştu.
En makul sayılan köşe yazarları bile bayramın hoş görüsünden söz
edip, satır aralarında eleştiri adına "düşmanlık" yapmaktan geri
durmadı. Önce nefret ürettiler sonra da suçu kendi dışındakilere
atarak o zeminden şikâyet ettiler.
Aslında bu noktaya nasıl gelindiğini hepimiz iyi biliyoruz. İki
yıldır, sandıktan elde edemedikleri başarıyı sokakları
hareketlendirerek veya darbe girişimleriyle elde etmeye çalışanlar,
önce "diktatörlük" üzerinden nefreti, sonra da devreye PKK-HDP
hattını sokarak çatışmayı körüklediler.
Bunun ipucunu "Güney'deki ülkeyi" seven Paralelci
işadamı Süleyman Müftügil, Ekim 2013'te vermişti: "Çözüm
süreci bitecek çatışma yeniden başlayacak." Dediği gibi de oldu,
KCK 10 Temmuz 2015'teki "Devrimci halk savaşı" çağrısıyla terörü
başlatarak bölgeyi kan gölüne çevirdi.