Aslında bu dava açıldığı günden itibaren siyaset, medya ve
aydınları ikiye bölünmüştü. Bir taraf "darbelerle yüzleşiyoruz"
derken, öteki taraf "TSK çökertiliyor, AKP rövanş alıyor" tezini
ileri sürüyordu.
Baykal davanın "avukatı", Erdoğan ise "savcısı"ydı.
O anki siyasi ortam da çok karışık ve kirliydi.
Tıpkı geçmişteki gibi askerler seçilmiş hükümeti sıkıştırıyor,
sokaklar kışkırtılıyor, "Ordu göreve" pankartları taşınıyor, perde
arkasında darbe planları yapılıyor ve "Genç subaylar rahatsız"
manşetleri atılıyordu. Ardından 28 Nisan e-muhtırası geldi ve buna
paralel AK Parti'yi içeriden çökerten siyasi operasyonlar da
devreye sokuldu.