Bütün dünyanın gözü İstanbul Dolmabahçe'den ekranlara düşen o
görüntüdeydi. Başkan Erdoğan konuşmasını bitirip barış
masasının başına geldiğinde görüşmecilerin hepsi ayağa kalkıyor ve
alkışlıyordu.
Alkışlar, Türkiye'den dünyaya yayılan barış umudu ve barış
yapıcısınaydı. Bunu Fransa Cumhurbaşkanı Macron çok
istediği halde başaramadı.
Artık küresel baronların karşısında mazlum milletlere barış umudu
veren bir Türkiye var. O yüzden savaşan iki tarafın temsilcileri
de, Türkiye'yi ve onun liderini ayakta alkışlıyordu.
Emperyalist güç merkezleri, işin buralara geleceğini,
prangalarından kurtulan bir Türkiye'nin sadece bölgesel değil,
küresel bir aktör olacağını, kirli tuzaklar karşısında barışı
savunacağını çok iyi biliyorlardı. Bugüne kadar yapabildikleri
sadece bunu geciktirmek oldu ama başaramadılar.
İşte bu gerçeği ne yazık ki küresel güçler bile takdir etmek
zorunda kaldığı halde içerideki Bidensever 28 Şubatçı
muhalefet görmüyor, görmek istemiyor. Üstelik seçime giden bir
Türkiye'de... Dünyada hiçbir insanın, çocukların öldürüldüğü ve
küresel bir boyuta ulaşma ihtimali olan bir savaşa ilgisiz
kalamayacağı çok açık.
Hele ülkeniz o savaşta etkili bir barış misyonu
üstlenmişse...
Ama ne gezer, bizdeki muhalefet daha ilk günden akla ziyan
açıklamalar yaptı
Savaşın ilk gününde CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu şöyle diyordu:
"Güzel bir ülkede yaşamak varken, beraber yaşamak varken,
bütün komşularımızla huzur içinde yaşamak varken böyle
bir tabloyu Türkiye hak ediyor mu?"
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Kılıçdaroğlu'nu bile
aratan ucube önerilerle sahne alıyordu:
"S-400'lerden acilen kurtulmalı, Akkuyu Nükleer Santrali'ni
derhal millileştirmeli, bölgesel istikrara
risk oluşturabilecek Kanal İstanbul
projesi durdurulmalıdır."