Turizmde bu sene patlama olacağı bekleniyordu.
Tabi sadece dış değil iç turizmde de ciddi bir patlama yaşandı.
Bu yüzden Antalya, Bodrum, Marmaris veya Çeşme gibi turizm
merkezlerinde özellikle Kurban Bayramı döneminde yer bulmak mümkün
olmadı. Bu da doğaldı. Çünkü Türkiye son iki yılda yaşadığı
gerginliği geride bırakırken, yaz döneminde de ABD'nin kur
manipülasyonuyla karşılaştı.
İki durum da turizmi cazip hale getirdi.
Rakamlar da bunu gösteriyor. Bodrum Otelciler Derneği Başkanı Halil
Özyurt, şu ana kadar dış hatlardan gelen turist sayısıyla ilgili şu
rakamları verdi:
"Bu sene 429 bin 554 kişi gelmiş ve 168 bin kişilik bir artış
var.
Neredeyse geçen seneki rakamlar kadar artış olmuş. Yüzde 64'lük bir
artış yaşanmış. Bodrum limanlarından ise 2016 yılında 122 bin 762
kişi, 2017'de 143 bin 276 kişi, bu yıl ise 160 bin 567 kişi giriş
yapmış." İç turist sayısı ise çok daha yüksekti.
Rakamlar umut verici ama turizmle ilgili temel sorun sayıyı
artırmak değil. Niteliği artırmak yani katma değeri yüksek turisti
Türkiye'ye çekebilmek. Bu basit gibi görünüyor ama değil. Türkiye,
muhteşem bir tarihe, kültürel değerlere ve doğal zenginliğe sahip.
Şanlıurfa Göbeklitepe'den Denizli'ye, Kapadokya'dan Nemrut'a,
İstanbul'dan Mardin ve Hatay'a neresine gitseniz tarih
fışkırıyor.
Tesisleri ve hizmet sektörü de dünya standartlarında. Ancak bütün
bunlar katma değeri yüksek turist çekmeye yetmiyor.
Yetmiyor çünkü birçok başka neden var.
İlk sırada Türkiye'nin dışarıdaki algısı geliyor.
Bunun da müsebbibi sadece bizim yanlışlarımız ve beceriksizliğimiz
değil. Asıl belirleyici olan şu sıralarda gündemde olan "dış
güçler" meselesi... Sadece 2013'ten bu yana yaşadıklarımıza bakın.
İçeriden ve dışarıdan inanılmaz bir kuşatma yaşadık.
Arka arkaya DEAŞ, FETÖ ve PKK gibi dünyanın üç büyük terör
örgütünün saldırıları bunun somut örneği. Onları "dış güçler"den
ayrı görmek mümkün mü? Türkiye bunları yaşarken, istisnasız bütün
Batı ve medyası Türkiye karşıtı bir pozisyon aldı. Demokrasi
eksikliğini, otoriterliği gerekçe gösterdiler ama onlar bahane.
Dertleri Türkiye'yi zora sokmak.
Alın 15 Temmuz darbe girişimini...
İngiltere dışında hangi AB ülkesi darbeye karşı çıkıp kınadı?
Hiçbiri... Hepsi darbe karşısında sessiz kaldı. Dahası AB medyası
tıpkı FETÖ elebaşı gibi "kontrollü darbe" diyerek Türkiye'yi
suçladı.
Bütün bunların turizmi hatta demokratikleşmemizi etkilemediğini kim
söyleyebilir?
İşin tabi ki bizle ilgili boyutu da var ve önemli. Dış kuşatmaya
rağmen Türkiye, kendi elindeki tarihi, kültürel ve doğal değerleri
iyi değerlendirmeli.
Bırakın Göbeklitepe veya Kapadokya'da yeni keşfedilen tarihi
değerleri Bodrum gibi katma değeri yüksek turist çeken bir beldeyi
bile koruyamıyoruz. Bir yarımadaya bu kadar yoğun yapılaşma izni
vermek doğru mu? Yarımada bu yükün altında eziliyor.
Nereye dönseniz binalar üstünüze geliyor.
İstanbul'u dikey yapılaşmaya mahkum eden bütün müteahhitler burada.
Geçmişin kooperatif çılgınlığının tahrip ettiği Bodrum'u şimdi lüks
siteler sarmış. Yalıkavak'ta denize nazır bir tepenin çevresi beton
binalarla kuşatılmış, sadece tepesi duruyor.
Güvercinlik'in tam karşısında ormanının bağrına saplanan otellerin
durumu ise insanın içini acıtıyor. Bunlara kim izin verdi?
Ama dönün yollara, alt yapıya bakın tam anlamıyla berbat...
Birkaç yıl önce Başkan Erdoğan bu yoğun yapılaşmayı görmüş ve
uyarmıştı. O mesajı alan yok ki çılgınlık devam ediyor.
Şimdi merak ediyorum, işin içinden gelen Turizm Bakanı Mehmet Ersoy
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum Bodrum gibi yerler için
bir adım atacaklar mı?