Dünyanın Doğu'su henüz yeni bir demokrasi seçeneği üretemediği
gibi Batı'sı da elindeki demokrasiyi bile kaybedecek noktada.
Çevreden gelen ırkçı, göçmen karşıtı marjinal siyasetler güçlenip
merkezi kuşattıkça, merkez siyaset de giderek irtifa kaybediyor ve
popülist aktörler üretiyor. Buna doğruyla yalanın iç içe geçtiği
"gerçek ötesi veya sonrası" siyaset deniyor. Yani "post-truth"
siyaset.
ABD Başkanı Trump, bu akımın öncüsü sayılıyor. Bunun son ve "iyi"
örneği İngiltere'de ortaya çıktı. O kadar iyi bir örnek ki,
mesleğinde kullandığı yöntemlerle bugün onu Başbakanlığa taşıyan
siyaseti arasında müthiş bir ortaklık var. İngiltere'nin yeni
Başbakanı Boris Johnson'dan söz ediyorum.
Türkiye'de, gazeteci olan ve linç edilerek öldürülen dedesi Ali
Kemal nedeniyle konuşuluyor ama Batı'da daha çok "yalan" haberleri
ve "yalan" siyaseti ön planda.