CHP kurultay tehlikesini atlattı ama kendisini yüzde 20-25
bandına mahkûm eden hastalığı hâlâ teşhis edemedi. Lider
değişikliği veya adam devşirme sonucu değiştirmiyor.
CHP kaybediyor, kaybettikçe de sertleşiyor. Artık
giderek "makul" bir CHP'li portresine rastlamak bile
mümkün değil. CHP'de öne çıkan her siyasi aktör öyle uçlarda
dolaşıyor ki, marjinal sol partiler bile yetişemiyor.
İktidara "faşist" diyeni, Esed ve Putin'i
kahraman ilan edeni, "Türkiye- İran savaşırsa İran'ı desteklerim"
diyecek kadar meczuplaşanı bile var.
Bu dili, en çok da CHP'nin ve Türkiye'deki solun siyasal İslam'a ve
İslam coğrafyasına bakışında görüyoruz. Mesela bir Marksist'in şu
tespitini bir CHP'liden duymazsınız: "Bu türden yorum ve
başlıkların aralıksız olarak kullanıma sokulması, İslam'ı kuşatma
altında olan bir dine çevirmiştir. İslam'ın devamlı olarak
sorunsallaştırılması ve Müslümanların şeytanileştirilmesi,
bugünlerde yaygın bir şekilde İslamofobi olarak bahsedilen bir
fenomen ortaya çıkarmıştır."
Daha 2011'de Marksist yazar John Molyneux, Marks-21 dergisinde
yazdı bunları. Nedenini de şöyle açıkladı: "Çünkü dünyanın en
önemli petrol ve doğalgaz yataklarında yaşayan insanların büyük
çoğunluğu Müslümandır."
Ama en enteresan ölçüsü şu: "Bir sözde sosyalist, güçlü
burjuva propagandasının altında, söz konusu din İslam olunca aynı
yaklaşımı uygulamayı becerememektedir. Meseleyi daha çarpıcı ifade
etmek için şöyle formüle edeyim: Marksizmin ve uluslararası
sosyalizmin bakış açısından cahil muhafazakâr, batıl inançlı ve
Hamas'ı destekleyen Müslüman Filistinli bir köylü, Siyonizmi
destekleyen (eleştirel de olsa) eğitimli, liberal, ateist bir
İsrailliden daha ilericidir."
İlerici ve aydınlanmacı sol CHP'lilerin büyük çoğunluğu bunun tam
tersini düşünüyor. Bu yüzden de ne Türkiye'yi doğru okuyabiliyorlar
ne de dünyayı... Bu yüzden 35 ilden milletvekili çıkaramamak
sorgulanmıyor. Bu durum CHP'yi, "Artık büyüyemiyoruz"noktasına
ve yeni bir yol ayrımına getirdi.