En başta da 31 Mart'ta CHP'nin siyaset mühendisliğiyle
oluşturduğu ve bazı muhafazakar siyasi aktörlerin de destek verdiği
CHP-İP ve HDP ittifakı eski haliyle sürmeyebilir.
Bu şaşırtıcı değil çünkü AK Parti karşıtlığı dışında bu ittifakı
bir arada tutan hiçbir siyasi ilke yok. Bu ilkesizlik yüzünden CHP
adı öne çıkartılmıyor, Canan Kaftancıoğlu gibi toplumu irite edici
siyasi aktörler sahadan uzak tutuluyor ve parlatılan Ekrem İmamoğlu
suya sabuna dokunmayan "sevgi pıtırcıkları" siyaseti izliyor, o
kadar... İmamoğlu, bazen ipin ucunu kaçırsa da açık ve net
Türkiye'nin temel siyasi sorunlarına ilişkin tek kelime etmiyor.
Edemez de çünkü birini memnun etse öteki ayağa kalkacak.
Ortada yapay bir ittifak var ve bu da o ittifakın her an
dağılabileceğini gösteriyor.
Bunun ipuçlarını şimdiden görmeye başladık bile. Konjonktürel her
fırsatı, siyasi pazarlığa çevirme konusunda mahir olan HDP ve
çevresinde, şimdi çok yoğun biçimde "AK Parti'ye mi oy verelim
yoksa CHP'ye mi?" tartışması yapılıyor.
Bunun işaretini ister Öcalan versin, isterse kendileri akıl etmiş
olsun sonuç değişmiyor, tartışma şu an itibariyle başlamış ve
CHP'nin oluşturduğu ittifak sorgulanıyor.