Bu konuda büyük reformlara imza atan AK Parti'nin tavrı çok net... Ret, inkar ve asimilasyon politikalarını ortadan kaldırdığı için geçmişte olduğu gibi bir "Kürt sorunu" olmadığını, terör ve demokrasi sorunu olduğunu söylüyor. Attığı adımlarla da terörü devreden çıkartıp, siyasetin önünü açtı.
Doğrusu bu siyaset, bir dönem HDP'nin de yapmaya çalıştığı
"Türkiyelileşme" siyasetiyle örtüşüyor. Ama ne
yazık ki HDP o siyaseti terk edip Kandil'in "Rojava'da
Devrim" hayaline kapılınca, hem kendileri hem de ülke ağır
bir bedel ödedi.
Bugünlerde de Millet İttifakı'nın kuyruğuna takılarak başta Kürtler
olmak üzere bu ülkenin muhafazakârlarının, demokratlarının elde
ettikleri demokratik kazanımları heba etmenin derdindeler.
Tıpkı çözüm süreçlerini heba ettikleri gibi... Oysa o günlerde,
şimdi yeniden dolaşıma sokulan "muhataplık"
konusunda en radikal adım atılmış ve Öcalan
muhatap alınmıştı. Bu noktaya da durduk yerde gelinmedi. 2009'da
başlatılan ve yabancı bir devletin gözlemci olarak katıldığı Oslo
Görüşmeleri ve Milli Birlik ve Kardeşlik Projeleri sabote edilince,
devreye o gün...