Türkiye ile ABD arasındaki giderek yükselen gerilimin çok daha
derin nedenleri olmasına rağmen biri papaz diğer konsolosluk
görevlisi iki kişinin öne çıkması şaşırtıcı ama basit değil.
Arka planında diğer büyük sorunlarla da ilgili bir ilişki biçimi
var. II. Dünya Savaşı sonrası NATO üyeliğiyle başlayan ve üst-ast
biçiminde konumlanan bir Türkiye- ABD ilişkisi bu... Soğuk Savaş
döneminde kirli ve kanlı olaylarla karşımıza çıkan Gladyo veya
bizdeki adıyla kontrgerilla bu ilişkinin bir ürünü.
Türkiye'de 1950'den sonra ABD'li olmak bir ayrıcalıktı. CIA
mensubundan konsolosluk irtibat görevlisine, askeri yetkiliden
öğretim üyesine, sıradan ABD'li bile Türkiye'ye kendi çiftliği
muamelesi yapıyordu. Askeri ve siyasi müttefiktik, CIA ajanları
cirit atıyor, MİT'in dış istihbarat yapması bile istenmiyordu.
Bu eşit olmayan ilişkiye Türkiye'de, zaman zaman itiraz edildi ama
bitirilmedi. Şimdi ilk kez bu anlamda bir altüst oluş yaşanıyor.
Tartışmanın odağında ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bir papaz da
sizde var. Siz de onu bize verin" dediği Rahip Andrew Brunson ve
ABD Konsolosluk irtibat görevlisi Metin Topuz var.
Her ikisi de FETÖ ile ilişkili ve "casusluk"la suçlanıyor. ABD
vatandaşı İzmir Diriliş Kilisesi Rahibi Brunson İzmir 5. Sulh Ceza
Hâkimliği'nin 9 Aralık 2016 tarihli kararıyla FETÖ/PDY üyeliğinden
tutuklanmıştı. Topuz ise bir süre önce gözaltına alınıp
tutuklandı.
Peki, neden ABD bu işi bu kadar büyütüyor ve neden bu isimleri
önemsiyor? İşin sırrı tam da ABD'nin bu tavrında saklı... Bu iki
isim de bir rahip ve bir irtibat görevlisinden çok daha fazlası ki
ABD, Türkiye gibi 50 yıllık müttefikiyle ilişkiyi bozmayı bile göze
alabiliyor. Kuşkusuz başka nedenler de var ama bunun öne çıkması
basit bir şey değil.
Bu çıkış, yıllardır göz yumulan CIA'nın faaliyetlerine neşter
atıldığı anlamına geliyor. Papaz'la Topuz bunun için önemli. Bir
irtibat görevlisi olarak sunulan Topuz'un İstanbul Emniyet
Müdürlüğü ile ilişkilerine bakıldığında bu gerçeği görmek
mümkün.