7 Haziran seçimleri sonrasının ilk Meclis'i toplandı ve yemin
ederek göreve başladı. Siyasi aktörlerin renkliliği ve çeşitliliği,
seçim sürecinin beklentisi olan "Yeni Türkiye"nin yeni "Kurucu
Meclisi"ni yansıtsa bile "siyasi duruşlar" için aynı şey
söylenemez.
Birbiriyle "uzlaşmaz" görünen her kesimden aktör var. Bir yanıyla
eski Türkiye'nin ötekileştirdiği Leyla Zana da,
Meclis'ten başörtüsü nedeniyle atılan Merve Kavakçı'nın kız
kardeşi Ravza Kavakçı Kan da, Öcalan'ın yeğeni Dilek
Öcalan da, eski solcular da, Ermeni ve Aleviler de var, bir
yanıyla da sert siyasi duruşlarıyla bilinen eski ve soğuk savaş
Türkiye'sinin temsilcileri de...
Bu tablo Türkiye'yi yansıtıyor ama "uzlaşma" için yeterli mi? Zor
görünüyor ama umut verici ipuçları var. Bunun için de en yaşlı üye
olarak Meclis'i yöneten eski CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal'ın, bence üzerinde durulması gereken ve yeni dönemin ruhunu
yansıtan çarpıcı konuşmasına bakmak gerekiyor.
Bu konuşma, Baykal'ın CHP'nin meclis başkanı adayı olmasıyla
daha bir anlam kazandı. Son 50 yıllık siyasi hayatımızın en
tecrübeli ve etkili isimlerinden biri olan Baykal, Türkiye'nin en
kritik dönemlerine tanıklık etmiş bir siyasi aktör. Geçmişte, bugün
yaşanan "kutuplaşmada" katkısı yadsınamaz bir siyasi aktör olmasına
rağmen, hâlâ konuşulabilir ve "akil" bir siyasetçi olarak önemli
bir yerde duruyor.