Ankara'da terörle mücadele, ekonomiyi yeniden canlandırma ve dış
politikada yeni bakış açılarını devreye sokma çabasıyla,
1930'lardan itibaren tüm partilerin gündeminde olup hayata
geçiremedikleri 'devletin yeniden yapılandırılması' mücadelesi at
başı gidiyor. Türkiye "yeni normali" oluşturmaya çalışıyor. "Yeni
normal" siyasi sistemden terörle mücadeleye, dış politikadan eğitim
meselesine hayatın her alanını kapsıyor. Bir anlamda Türkiye, "yeni
normalleşme" ayarının yapıldığı bir zaman diliminden geçiyor. Bu
gerçeği bütün çıplaklığıyla bize 15 Temmuz gösterdi.
'Yeni normal'i oluşturmak için ilk adımlar atılıyor. Siyasal sistem
ve anayasa değişiyor. Ordunun örgütlenmesi baştan sona yenileniyor.
Her türlü barışçıl yolun denendiği Kürt meselesi de, buna bağlı
olarak terörle mücadele de yeniden ele alınıyor. Hatta AB ve ABD
ile ilişkiler de... Türkiye tipi Cumhurbaşkanlığı sistemi bu
sürecin ilk ürünü olacak. Bu siyasetin doğal mecrasında akmasının
da zorunlu sonucu. Aslında Türkiye'nin siyasal sistem arayışı çok
daha eskilere uzanıyor. 70'li yıllara gelindiğinde bu ihtiyaç hem
aydınlarca hem de farklı siyasi aktörlerce defalarca dile getirildi
ama vesayetçi güç odakları tartışılmasına bile tahammül etmediler.
Hâlâ "rejim değiştiriliyor" denilmesi o çabanın bir uzantısı. Ama
artık sona gelindi. Ankara kulislerinde müthiş bir hareketlilik
var. Birkaç gün önce AK Parti yeni siyasal sistem önerisini MHP'ye
verdi. MHP de o öneri üzerinde çalışıyor. İlk tepkiler olumlu.
Şu aşamada en çok merak edilen ise AK Parti'nin nasıl bir sistem
önerisi getirdiği. İpuçları az da olsa ortaya çıkmış durumda.
Sistem, 10 Ağustos 2014'te halkın ilk kez cumhurbaşkanı seçmesiyle
"siyasetin merkezi" olan Cumhurbaşkanlığı üzerine oturuyor.