DAEŞ ya da ilk tanındığı ismiyle IŞİD, Suriye coğrafyasında
görünmeye başladığı andan itibaren en çok Türkiye'nin başına bela
oldu. Başta FETÖ ve PKK olmak üzere iç siyasetin kirli
merkezlerince uzun süre de AK Parti'yle ilişkilendirilerek derin
bir algı operasyonunun aparatı olarak kullanıldı.
O süreçlerde tehlikeye dikkat çekmek için birkaç kez yazdım. DAEŞ,
Musul'u rahat biçimde kimse müdahale etmeden elde ettikten sonra
ilk hedefi yine Türkiye'yle ilişkili Erbil'di. Amacı da Erbil'i
tehdit ederek Türkiye'yle Barzani'nin arasını açmaktı. Başarmadı da
denemez. İkinci hedefi de Kobani'ydi. Türkiye bunun bedelini hem
insanlarının katledilmesiyle hem de "Çözüm Süreci"nin
noktalanmasıyla ödedi.
Kısaca DAEŞ, bugün değil sahneye çıktığı günden bu yana, Suriye
rejiminden daha çok Türkiye'ye zarar verdi. Son dönemdeki canlı
bombalamalar da bunu gösteriyor. İlk günlerde ve sonrasında
Paralel, PKK hatta CHP ve sol çevrelerin dilinden düşürmedikleri
"DAEŞ'in Türkiye'yle ilişkili olduğu" yalanı da bu siyasetin bir
uzantısı. En çok tartışılan TIR operasyonları da bu algı üzerinden
yürütüldü.
Halen de bu dili kullanan kirli tuzağın parçası siyasetçiler
var.
Peki, Türkiye'nin yetiştirdiği önemli aydınlar bu konuda ne
düşünüyor? Elimde televizyoncu Betül Soysal Bozdoğan'ın "DAİŞ- 3.
Dünya Savaşı'nın Deşifresi" kitabı var. Özellikle bu günlerde kötü
sınav veren ve siyaseti kör dövüş alanına çeviren siyasetçilerin,
en azından aydınların bu yaklaşımlarını bilmesinde yarar var. Bunu
şunun için söylüyorum. İnsan, bazı siyasetçilerin Atatürk
Havaalanı'ndaki terör saldırısı üzerinden siyaset yapma
düzeysizliğini görünce ürküyor.