PKK-HDP üst yönetimi hariç Kürt siyasi aktörleri şu sıralarda
PKK'nın şehirleri insansızlaştırdığı "Hendek Siyaseti"nden nasıl
çıkılacağını ve "diyalog" kurulması gerektiğini konuşuyor.
Bunun nasıl olacağı konusunda henüz netleşmiş bir yöntem yok ama
çok sayıda çaba var. İlk sırada da Öcalan'ın konuşması isteniyor.
Aslında birçok Kürt siyasi aktörü, sivil toplum örgütü silahlara
karşı çıkıyor ama bunu PKK'ya yaptıracak gücü yok.
Çünkü şiddete dayalı gücüyle siyaset tekelini elinde tutan PKK- HDP
hattı kimseye yaşama hakkı vermiyor. Bırakın başka partilileri,
kendi partilerindeki en güçlü isimler bile gerçeği gördüğü halde
seslendiremiyor. Farklı bir açıklama "hain" damgası yemek için
yeterli. Dün birkaç tecrübeli Kürt siyasetçiyle bir araya geldim.
Biri bu konuda çarpıcı bir iddiada bulundu:
"Önümüzdeki günlerde Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı
Hatip Dicle özyönetimi tartışacaklarını söyledi. Ama hiçbir şey
çıkmaz. Dicle'nin son dönemdeki uygulamalara karşı olduğunu herkes
biliyor. Ama göreceksiniz üç gün sonra o da çıkıp, Demirtaş gibi
övgüler dizecek. Bölgede tek parti zihniyeti var ve buna karşı
çıkmadan hiçbir şey olmaz."
Bu tablo durumu daha da vahim yapıyor. HDP Eşbaşkanı Selahattin
Demirtaş'ın Kandil direktifli son açıklaması, işin zıvanadan
çıkacağının işareti. Kandil, Demirtaş'a şiddeti öven açıklamalar
yaptırarak, işi "parti kapatma"ya kadar götürmek istiyor. Bu bir
tuzak. Kandil, bütün ahlak dışı yöntemleri kullanarak ve açıkça
yalan söyleyerek kirli bir çatışma yürütüyor.
Bu, Kürt siyasetçiler değil, Ortadoğu'da etkin olmak isteyen
bölgesel güçlerin stratejisi. PKK -HDP hattı, bu stratejiyle İran-
Suriye ve Rusya eksenli bir ittifakın parçası haline geldi. İçeride
de bir avuç solcu ve Gülenci dışında pek desteği kalmadı. Batı
bloğu içinden göz kırpanlar olsa da Kandil giderek Batı'dan da
uzaklaşıyor.
Bir Kürt siyasetçi, çözüm süreciyle hedeflenen üçüncü Türk- Kürt
ittifakının bölgede model olacağını hatırlatıp şöyle diyordu: "Biz
tüm bunları biliyoruz. Ben KCK'dan içeride yatmış biriyim. Durum
giderek vahim hal alıyor. PKK için 100 kişi ölmüş, bin kişi ölmüş
önemli değil. Hatta bunun artmasını da istiyor. Bu yüzden biz
onlardan değil, devletimizden bir şeyler yapmasını bekliyoruz.
Vatandaş yapabileceği en önemli şeyi yapıyor ve destek vermiyor.
Ama bir süre sonra bu tersine dönebilir, bizim korkumuz bu..."
Bir başkası da şu hatırlatmayı yapıyor: "Herkesin işi gücü bırakıp
devlete akıl vermesini de doğru bulmuyoruz. HDP ve Kandil şunun
cevabını vermeli: Hendek olmayan yerde neden çatışma yok? Bölgede
üçü büyük şehir, 101 belediyeyi sen yönetiyorsun. Peki, yönettiğin
belediyelerde neden hendek kazıp, çatışıyorsun? Bugün Kandil,
Diyarbakır'ın Sur ilçesini yaşanmaz hale getirdi. Oysa o Sur
Belediyesi çok dilli belediyecilik yaparak sivil siyasetle neler
kazanılacağını gösterdi. Biz bunu da biliyoruz ama yine de
sözümüzün dinlenmesi için devletimizin öncülük etmesini
istiyoruz..."