Türkiye, küresel ve bölgesel düzeyde kanlı saldırılarla
sarsılırken, aynı anda çok anlamlı girişimlere, yeni
birlikteliklere ve sivil dayanışma örneklerine de ev sahipliği
yapıyor. Bir yanı kanarken, öteki yanı yeni filizler veriyor.
Alın küresel düzeyde Enerji Zirvesi'ni veya bölgesel düzeyde
Cerablus operasyonu ve Başika çıkışını... İçeride de durum farklı
değil, onca kanlı terör saldırılarına karşı hem toplumsal dayanışma
artıyor, hem de ilginç birliktelikler gelişiyor. Bunda kuşkusuz
siyasi önderlik kadar, halkın ferasetinin ve o ferasetin bir
yansıması olan 15 Temmuz ruhunun katkısı büyük.
Şimdi sık sık bu ruhun, hayatın farklı alanlarındaki yansımalarına
tanık oluyoruz. Diyarbakır'da ortaya çıkan ve dalga dalga bölgeyi
etkileyecek olan yeni, sivil ve demokrat bir inisiyatiften söz
ediliyor. Bunu da en somut biçimde Diyarbakır Baro seçimlerinde
gördük.
Bu seçim önemliydi çünkü hem bir yıl önce Diyarbakır Sur'da
oluşturulan terör zemininde öldürülen rahmetli Tahir Elçi'nin
koltuğu doldurulacak hem de onun temsil ettiği barış güçleriyle
"Şahin"lerin hesaplaşması yaşanacaktı.
Diyarbakır bir süredir bu hesaplaşmanın siyaset kulisleriyle
çalkalanıyor. Bu hesaplaşma iki aday üzerinden yürütüldü, biri
Elçi'nin yardımcısı Avukat Ahmet Özmen, diğeri de HDP Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın eşi Avukat Mesut Beştaş...
İsimleri ve ilişkileri bile sürecin ne kadar siyasi ve sert
geçeceğinin işareti. Öyle de oldu. HDP ve çevresi, sanki PKK
bölgeyi kan gölüne çevirmemiş, sivil siyaseti ve siyasetçileri
itibarsızlaştırmamış, 15 Temmuz FETÖ işgal girişimi yaşanmamış gibi
bölgenin "tek belirleyicisi benim" diyerek hareket ediyor ve her
yolu deniyordu.
Ancak durum eskisi gibi değildi. HDP içinde derin çelişkiler
yaşanıyordu. Hatta kulislerde Meral Danış Beştaş'ın çevresinden HDP
Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın bile "Niçin Ahmet Özmen'e
çekilmesi için baskı yapmıyor" diye zehir zemberek eleştirildiği
konuşuluyordu.