FETÖ'yü, ABD derin yapısının soğuk savaş sonrasına
hazırladığını, onların da o rolü kapmak için canhıraş çalıştığını
artık biliyoruz. Sadece merkez ülke Türkiye'de değil, dünyanın
170'i aşkın ülkesinde örgütlenmesinin sırrı burada saklı. Asıl
hedef de 90'lardan sonra açık açık "düşman" ilan edilen İslam'ı ve
şaşırtıcı değil İslam'la özdeşleştirilen Türkiye'yi içeriden
kuşatmak.
Bu küresel kumpasın, geç de olsa Cumhurbaşkanı Erdoğan döneminde
fark edilmesi bir şans. Ancak ne yazık ki, bu şans hâlâ iyi
değerlendirilmiyor. Çünkü FETÖ, tıpkı geçmişte sağcısından
solcusuna, Kemalist'inden dindarına herkesi ustaca kullandığı gibi
bugün de iktidara karşı muhalefeti kullanıyor. Bu da gücüne güç
katıyor.
Yani ABD'nin sessizliği Almanya'nın FETÖ'ye kucak açması önemli
değil, önemli olan içeriden güç alması... FETÖ asıl gücünü içeriden
alıyor. Uzun yıllar içinde devletin kılcal damarlarına kadar sızan
FETÖ, 17-25 Aralık'tan sonra ama özellikle 15 Temmuz darbe
girişiminden sonra büyük oranda yargıdan, polisten, istihbarattan,
iş dünyasından ve askeriyeden temizlendi.
Ama hâlâ bitmiş değil. En önemli problem de başını CHP'nin çektiği
AK Parti karşıtı muhalefetin bu sürece bakışı... İşte Türkiye'nin
temel sıkıntısı burada başlıyor. CHP'den HDP'ye, sol aydınlardan
Meral Akşener'in başını çektiği MHP'li muhaliflere hepsi, FETÖ'ye
karşı devletin ve Türkiye toplumunun mücadelesine katkı
vermiyor.
İnanılmaz bir durum bu. Muhalefetteki hiçbir partinin gündeminde
FETÖ'yle mücadele yok. CHP'nin bunu yapmayacağı "kontrollü darbe"
demesinden belliydi. Şimdi devam eden "adalet" yürüyüşü de aslında
en çok FETÖ'cülerin işine yarıyor ve onları "umut"landırıyor.
Peki, HDP, sol partiler ve MHP'li muhalifler neden suskun? Hadi 15
Temmuz'daki 249 şehidi unuttular, peki bu kirli yapının Ergenekon
bahanesiyle solculara, Kemalistlere, siyasi nedenlerle MHP'lilere
ve HDP'lilere kurduğu kumpaslar neden unutuldu?