Siyaset kulisleri Başkan Erdoğan'ın son konuşmasıyla yine hareketlendi.
Sivas'ta yaptığı konuşmada şöyle diyordu:
"Şehirlerimizi şu anda dolaşan fitne tüccarları var. Ben inanıyorum ki Sivas fitne tüccarlarına prim vermeyecektir.
Biz inanırsak partimize yönelik operasyon başarıya ulaşamaz" İki tespit de çarpıcı. Hedefteki isimlerin kim olduğu da belli; bir yanda eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül - Ali Babacan ikilisi, öte yanda "Konuşursam yer yerinden oynar" vari çıkışıyla dikkatleri üzerine çeken eski Başbakan Ahmet Davutoğlu.
Başkan Erdoğan'ın "Fitne tüccarları" ve "Partimize yönelik operasyon" tespiti durduk yerde ortaya çıkmış değil. Bir geçmişi var ve bugünle yakından ilişkili. Şu çok net biliniyor;
Bu üç isim de, 17 yıllık AK Parti iktidarının en az 12 yılının ortakları. Bazı dönemlerde siyaseti belirleyen isimler.
Sonra o isimlerden Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığını bıraktıktan sonra siyasette boşluk bulmak için can attığı, hatta en sonunda CHP'nin başını çektiği ittifakın adayı olmaya bile razı olduğu ve Meral Akşener'in karşı çıkışıyla durdurulduğu biliniyor.
Davutoğlu biraz farklı da olsa son yaptıklarıyla aynı noktaya geldi. Babacan ise tek başına bir siyasi aktör olarak görülmüyor.
O daha çok Gül'ün itmesiyle sürece dahil oldu ve üzerindeki "Gül vesayeti" onu da aynı noktaya sürükledi.
Bu tablo, her iki hareketin de sosyolojiye dayalı doğal bir siyasi çıkış değil, bir siyaset mühendisliği çabası olduğunu gösteriyor.
Bu çıkışları, DP'nin 46'daki doğuşuna, Demirel'in 1965 yürüyüşüne veya Özal'ın 83 ya da Erdoğan'ın 2002 çıkışına benzetmek sadece o hareketlere haksızlık değil, siyaset bilimine de aykırı.
Bu iki hareket de büyük oranda 60'lı yıllardaki Ferruh Bozbeyli'nin, Turan Feyzioğlu'nun ya da son dönemde Erkan Mumcu'nun çıkışına benziyor.
Hedef iktidar olmak değil, iktidar olacak partiyi engellemek. Yani bütün hikaye AK Parti'yi aşağı çekmek. AK Parti'nin yerini almak hesabı ise bir sonraki adım.
Bu nedenle iki kesimde, yerel seçimleri bekledi ve hemen ardından harekete geçti.
Bu operasyon değil de nedir?
Özellikle Gül-Babacan ikilisinin CHP ve çevresinden büyük destek görmesinin nedeni bu. Zaten arka planda Gül - Kılıçdaroğlu ilişkisi sürüyor. Bu işin muhafazakar iş adamları ve bazı tarikatlarla ilişkisinin ipuçlarını daha yerel seçim sürecinde Kılıçdaroğlu'nun sürpriz yat ziyareti gösterdi. Anlaşılan CHP ile kişisel ittifak yapıp aday olamayan Gül, şimdi bunu yeni kurulacak partisi üzerinden yapacak.
Gül ve Babacan'ın partiye ne zaman kuracaklarıyla ilgili spekülasyonlar da sürüyor. Önümüzdeki günlerde kurulacağını söyleyen de var, 2020'ye ertelendiğinden söz eden de... Ama şu bir gerçek, başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere önemli illerde bürolar kurulmuş görüşmeleri yapılıyor. Hatta İstanbul'da teşkilatı oluşturmak için bizzat Gül'ün görüşmeleri yaptığı söyleniyor.
Bu noktada isimler kadar partinin finans kaynağı da merak ediliyor. Kimi ABD'de zenginleşen bir Türk'ten söz ediyor, kimi de yat buluşmasında adı geçen muhafazakar iş adamlarından. Partinin finans kaynağını merak edenlerden biri de eski bakanlardan Ertuğrul Günay.
Kulislerde, Günay'ın yaptığı birkaç görüşmede ısrarla partinin para kaynağını sorduğu, "Para kaynağını net bilmeden bu işte olmam" dediği konuşuluyor.