Birkaç gün önce Hatay'ın Hassa ilçesinin sınıra en yakın
yerindeydim.
Oradan hem Türkiye'nin gözünün kulağının olduğu Afrin'e yönelik
Zeytin Dalı Harekatı'nı izledim hem de insanı şaşırtacak kadar
olağan ve dinamik süren Hatay'daki yaşamı.
Bu dinamizmi Hatay'ın derin tarihiyle buluşmasında da
görüyoruz.
Hatay, Türkiye'nin belki de en fazla farklılıkları içinde
barındıran kadim şehirlerinden biri. O derin tarihin içinde
Roma'dan Bizans'a, ilk Hristiyanlardan Müslümanlara, Selçukludan
Osmanlı'ya bu coğrafyaya imza atmış onlarca uygarlık var. Henüz o
izler tam açığa çıkmış değil ama son gidişimde o çabalardan birine
tanık oldum.
Sabah gazetesinin Adana Temsilcisi Ersin Ramoğlu, ısrarla şöyle
diyordu: "O müze oteli mutlaka görmelisin..." Aslında Hatay'ın en
önemli tarihi mekanlarından ilk Hristiyanların yaptığı Saint Pierre
Kilisesi'ni bir kez daha gezerken, oraya çok yakın, çevresi ucube
yapılarla çevrili modern bir yapı dikkatimi çekmişti.
Hiç vakit kaybetmeden o binaya gittim.
Gözlerime inanamadım. Dışarıdan insanı şaşırtan, hatta bu salaş
yapılar arasında "Ne işi var?" dedirten bina, içine girince çok
daha şaşırtıyor. Burası bir otel ama sıradan bir otel değil. Hem
müze hem otel...
Hilton Müze Otel'in öyküsü de bir o kadar ilginç ve şaşırtıcı.
Otelin sahibi Antakyalı işadamı Necmi Asfuroğlu, 2009 yılında
sahibi olduğu arsada otel yapmak için harekete geçince hiç hesapta
olmayan bir durumla karşılaştı. Topraktan tarihi eser
fışkırıyordu.
Hemen Kültür Bakanlığı'na gidildi. İlginçtir bu kez bürokrasi engel
çıkarmadı ve "yola devam" dedi. Dedi ama hesaplar da değişti.
Sadece şunu söylemekle yetinelim; 400 yataklı ve 40 milyon dolara
mal olacağı öngörülen bu otel, bugün yaklaşık 120 milyon dolara mal
olmuş durumda.
Çünkü o tarihi eserleri hakkıyla çıkarmak için yeni bir projeye
ihtiyaç vardı.
İşadamı Asfuroğlu da, ünlü mimar Emre Arolat'la anlaştı ve tarihle
modern yapıyı sentezleyen yeni bir proje yapıldı. Maliyet artmış,
"Deli misin?" diyenlerin sayısı çoğalmıştı. Çünkü sadece kazı
işinde 35 arkeolog ve 120 işçi çalışacaktı.
Ama değerdi... Ülkenin ne kazandığını işadamı Asfuroğlu şöyle
anlatıyordu:
"Helenistik, Bizans, 5 ve 6'ncı yüzyıl Roma, İslami ve Osmanlı
dönemlerine ait aralarında Eros heykelciği, mimari parçalar ve
sikkelerin de bulunduğu 30 bin obje bulundu. Bunlar sergi alanında
anlatılıp tanıtılacak." En çarpıcısı ve anlamlısı ise mozaik
bloklardı:
"Kazıda kapladığı 850 metrekarelik alan ile dünyadaki tek parça en
büyük mozaikli yer döşemesi