Seçim sürecinde HDP'yle Paralel yapı ilişkisi çok tartışıldı ama
o toz bulutu arasında bu tartışma gölgede kaldı.
Ve şu soru hep merak edildi; acaba o gizli buluşmaların, paralel
medyanın sonuna kadar HDP'li aktörlere açılmasının, köşelerden açık
destek verilmesinin nedeni neydi?
AK Parti düşmanlığı mı, yoksa gizli bir pazarlık mı?
Şimdi biraz geriye, 2011 yılına gidelim. Ve kronolojik bir
hatırlatma yapalım.
O günlerde KCK Yürütme Konseyi Başkanı olan Murat Karayılan,
şöyle bir açıklama yapmıştı:
"Elimizde Gülen Cemaati'nin örgütlenmesiyle ilgili belgeler var.
Türk medyasına bunları verebiliriz."
Fırat Haber Ajansı bu haberi şöyle duyurdu: "Kirli Network:
Gülen Cemaati..."
Haber çok tartışıldı ama ne KCK bu belgeleri açıkladı ne de gidip
gören gazeteciler yayınladı..
Öcalan'ın 7 Şubat 2012'de MİT'e yönelik operasyondan sonra yaptığı
değerlendirme de aynı minvaldeydi: :
"Ben bir darbeyi sezdim. MİT'i düşürseydiler. Türkiye'de tüm
kaleler düşmüş olacaktı. Hakan Fidan tutuklansa, sonra sıra
Başbakan'a gelecekti. Darbeyi önleyebileceğimi fark ettim ve süreci
başlattım."
Şimdi gelelim daha vahim bir tespite... Yine o dönemde PKK-BDP
hattında cemaat meselesi çok tartışılıyor ve bölgede bir istihbarat
örgütü kurduğu söyleniyordu.
Bir BDP'li o örgütün, nasıl çalıştığını ve neyi amaçladığını şöyle
anlatıyordu: