Birkaç gündür HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın ABD ve Kandil
gezilerinden sonra söylediği şu söz tartışılıyor: "Bizim parti
içinde Erdoğan sevdalısı bir damar her zaman vardı. Bunlar gizli
Erdoğancılardı aslında."
İnsanların öldüğü, silahların ve bombaların konuştuğu ve siyasetin
itibarsızlaştırıldığı bir dönemde, hem de hiç gündemde olmayan bir
konuyu, "Geleceğin siyasetçisi" olarak güzellemeler yapılan bir
siyasi aktör, neden gündeme taşır?
O konuşmasında Demirtaş sadece bir tespit yapmadı, Erdoğancı
dediklerini itibarsızlaştıracak bir de tanım yaptı: "Bizden çok
Erdoğan'ı sevip sayarak, AKP ile ilişki kurarak, AKP'ye neredeyse
yalakalık yaparak sorunun çözüleceğine inanıyordu bu tipler."
İşte işin püf noktası tam da burası. Bu cümle, HDP- Demirtaş
projesinin ana omurgasını oluşturan "solcu aklın" muhalefetin önünü
kesme stratejisi... Buna yeniden ihtiyaç duyulmasının nedeni de
Kandil'in şehirleri insansızlaştıran "hendek siyaseti"nin iflas
etmesi.
Halkın büyük çoğunluğu destek vermiyor, verenlerin önemli bir
kesimi de giderek kirli siyasete karşı çıkıyor. Parti içinde de
durum farklı değil. Kandil ve HDP'yi yöneten bir avuç Türk- Kürt
solcu dışında, şehirlerin YDG-H tarafından niçin yakılıp
yıkıldığını ve ne amaçlandığını bilen yok.
Bölgede, toplumun ezici çoğunluğunun, "şiddet"e ve hedefi belirsiz
siyasete tepkisi giderek yükseliyor. Siyasi kadroları zorluyor.
Toplum bu tepkisini de sadece PKK veya HDP'ye yöneltmiyor, farklı
bir alternatif olmasını istediği ama varlık gösteremeyen PKK dışı
Kürt siyasetlerine de yöneltiyor.
Durum tam da Sevgili Orhan Miroğlu'nun dediği gibi "Kürt
siyasetinde derin bir görüş ayrılığı var, patlamayı bekleyen bir
yanardağ misali fokur fokur kaynıyor."
İşte Kandil ve dolayısıyla Demirtaş, bu patlamayı durdurmak, dipten
gelen dalganın PKK duvarını yıkıp geçmesini engellemek için ortaya
"Parti içinde gizli Erdoğancılar..." tezini attı.
Böylece yükselen muhalefetin önünü kesmek, PKK'nın yürüttüğü
"vekalet savaşı"nın tartışılmasını engellemek istedi. Çünkü o da
Kandil de biliyor, HDP içinden yükselen homurtular er veya geç bir
dalgaya dönüşecek.
Bu gerçeği görmek için sadece bir kişinin, Hakkâri Milletvekili
Adil Zozani'nin konuşması yetti. Leyla Zana'nın dolaylı da olsa
"ayıp etti" demesi ise alarm zilleri çaldığının işareti.
Aslında HDP'yi dikkatle izleyenler bilir, milletvekili
yapılmayanlar büyük oranda Erdoğansever değil. Demirtaş bilinçli
şekilde milletvekili yapılmayanları kastederek asıl hedefi, yani şu
anda parti içinde kendisine yönelecek muhalefeti korkutmak istedi.
Gerçekte asıl korkan kendisi. Bu yüzden de kulislerde Demirtaş'ın
Zozani'nin açıklamalarından sonra "yalnız kaldığı" için şöyle
dediği konuşuluyor: