Yeni bir seçime giderken, ilginç bir durum yaşanıyor. Seçimin
kazananı olduğunu iddia eden iki muhalefet partisinin, özellikle de
HDP'nin içi, deyim yerindeyse kaynayan kazan durumunda...
Kaynamanın nedeni de çok açık, "siyasetsizlik" ya da farklı bir
deyişle seçim öncesi ve sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan ve
AK Parti düşmanlığı üzerine kurulu negatif siyaset... HDP hâlâ aynı
siyasetle sonuç alacağını umuyor ki tavrını
değiştirmiyor.
Daha ilk günden AK Parti'ye kapıları kapatarak seçim öncesi devreye
sokulan "projeyi" sürdüren HDP yönetimi, öyle bir siyaset izledi
ki, Kandil bile memnun kalmadı.
Kandil'den Duran Kalkan, son yazısında HDP'nin siyasi
hatalarını sıralıyor ve şu sonuca ulaşıyor: "HDP yönetiminin, AKP
ile seçim sonrası o denli karşıtlaşması ve 'CHP-AKP hükümet kursun,
biz destek verelim' demesi hatalıydı. HDP olmadan CHP ile AKP'nin
bir hükümet kuramayacağı ve kursalar bile bu hükümetin demokratik
değerinin olmayacağı açıktı. Yani CHP-AKP hükümet kurma
çalışmalarının içinde HDP de olmalıydı ve de buna öncülük
etmeliydi. Bütün bunlar, seçimde çok başarılı olan HDP'yi, seçim
sonrası siyaseti yürütmede zayıf ve etkisiz hale
getirdi."
Kandil'in bir yandan şiddet ve terörü yükseltip, bir yandan da
HDP'yi siyasetsizlikle eleştirmesi inandırıcı bulunmasa da Kürt
sosyolojisinde derin kırılmalar yaratıyor.
Kürt tabanın, Kandil'in ne istediği ve HDP'nin siyasette nasıl bir
rol üstlendiği konusunda kafası hayli karışık. PKK'nin "askeri
baraj yaptırmam" gerekçesiyle terörü başlatmasını da, HDP'nin 80
milletvekiliyle siyaset yapamamasını da şaşkınlıkla
izliyor.