15 Temmuz, darbeden çok ülkeyi iç savaşa sürükleme saldırısıydı.
Bu yüzden yapılanlar klasik darbelere benzemiyor. Tankları halkın
üzerine sürmeler, helikopterlerden taramalar, Meclis'i bombalamalar
erken açığa çıkmış bir darbenin tezahürü değil, bir stratejinin
parçaları... Asıl hedefleri de Cumhurbaşkanı Erdoğan'dı.
Cumhurbaşkanını ortadan kaldırmaları kirli bir iç savaşın ilk
adımıydı. Marmaris'te Erdoğan'ın kaldığı oteli basan Tuğgeneral
Gökhan Şahin Sönmezateş bu yüzden "Öldürün..." emri verdi. Ama
onlar bununla da yetinmemiş, apoletli teröristler İmralı'da
Öcalan'ı da öldürme planıyla kirli planlarını daha da
derinleştirmişler.
Hedef de kısa sürede Türkiye'yi, bir yandan dindar-laik, öte yandan
Türk-Kürt çatışmasının yaşanacağı bir cehenneme döndürmekti.
Böylece devreye küresel güçler girecek, "G.Doğu'da şu paralelden
sonrasına uçuşu yasaklıyorum" diyerek el koyacak ve bölünme
gerçekleşecekti.
Açıkça Türkiye'ye Irak muamelesi yapılacaktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan
bu nedenle şu cümleyi ısrarla dillendiriyor: "İşgalcilere ülkemizi
asla bırakmayız."