Külliye'deki tarihi törenin ardından gazeteciler olarak bir
başka tarihi ana daha tanıklık ettik. Başkan Erdoğan, yeni dönemin
ilk başkan yardımcısını ve ilk kabinesini açıkladı. O anı izleyen
gazeteciler olarak açıklama yapılmadan elden ele dolaşan yeni
kabineyi görmüş ama yine de emin olamamıştık. Ne de olsa yeni bir
dönemdi ve son ana kadar istişareler sürüyor olabilirdi.
Birileri "tek adam" diye suçlasa da ortaya çıkan ve ortak aklı
yansıtan kabine tablosu herkesi, özellikle de eleştirenlerin
ezberini bozmuştu. Beklenen isimler de vardı, sürprizler de... Ama
asıl önemli olan 12 yeni ismin farklı sosyolojilerden gelmesi ve
işinin ehli olmasıydı. Bu tercihin, devletin işleyişini, sivil
siyasetin seyrini ve hayatı nasıl etkileyeceğini zaman içinde çok
daha net göreceğiz.
Şimdilik birkaç temel değişimin altını çizelim. Devletin ana
omurgasını oluşturan Adalet Bakanlığı'nda Abdulhamit Gül'ün,
Dışişleri Bakanlığı'nda Mevlüt Çavuşoğlu'nun, İçişleri
Bakanlığı'nda Süleyman Soylu'nun, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nda
Berat Albayrak'ın yeniden görevlendirilmesi, son döneme damgasını
vuran kararlı siyasetin süreceği anlamına geliyor.
Diğer 12 bakanlığa, 12 yeni ismin getirilmesi de hizmette liyakat,
siyasette ise devrimci dönüşümün işaretiydi. Bu devrimci dönüşüm
tüm partiler için yol göstericiydi. Özellikle de AK Parti için...
Çünkü başta AK Parti olmak üzere siyaset dar alana sıkışmaya, içe
kapanmaya başlamış, partiler oy aldığı sosyolojiyi yansıtmayan
kadrolarca yönetilir olmuştu. Hatta partiler, çeşitlilikten
uzaklaşmış, yeni isimleri etkin görevlere getirmekten korkar hale
gelmişti.
İşte farklı sosyolojilerden oluşan bu yeni kabine, sıkışan siyasete
yol açıyor ve geleceğin siyasetinin ne yönde farklılaşacağına
işaret ediyordu. İşin bu yanını önümüzdeki günlerde daha çok
tartışacağız. Gelelim listedeki bir başka temel değişime... Yeni
kabine listesinde uzun yıllar sonra ilk kez bir genelkurmay başkanı
Savunma Bakanı oldu. Bu, vesayet sisteminin tarih olması ve
siyasetin normalleşmesi açısından bir dönüm noktasıydı.
Yıllar yılı, bu ülkede, her genelkurmay başkanının Cumhurbaşkanı
olmayı beklediği, hatta bunun için sivillerin tehdit edildiği,
darbelerin yapıldığı sır değil. Şimdi bu ülkede, ilk kez bir
genelkurmay başkanı, doğal yollarla siyasete giriyor ve içinden
geldiği kurumdan sorumlu olarak asli görevini yapıyor. Bu
sivilleşme ve demokrasi adına tarihi bir tercih.
Bu tercih, benim açımdan da önemliydi çünkü Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Hulusi Akar isminin yeni yönetimde yer alacağını ilk kez
kulis haberi olarak ben yazmıştım. Aynı haberde, Akar'ın yerine
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler'in Genelkurmay
Başkanı olacağını da...
Listeler açıklandıktan sonra yeni Savunma Bakanı Akar'la kapıda
karşılaştık ve ayaküstü de olsa sohbet ettik. "Sizi kutluyor ve
tebrik ediyorum..." deyince Akar da tebrikime tebrikle cevap verdi:
"İsmimi ilk siz yazdınız. Ben de sizi tebrik ediyorum. Allah
utandırmasın. Görevim gereği ülkemizin bütünlüğü ve bekası için
bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da artan şiddet ve tempoda
elimizden gelen gayreti gösterip, ülkemizin başta güvenlik, terörle
mücadele olmak üzere tüm diğer konularda güvenliğini
sağlayacağız."
Akar adının kabinede yer alması, muhalefet yapmayı düşmanlık olarak
görenler hariç herkes tarafından memnuniyetle karşılandı. Çünkü
Akar, siyaset-ordu ilişkisini normalleştirmesi, sivil iradeyle
uyumlu çalışması, demokrasiye inancı ve terörle mücadeledeki
kararlılığıyla bunu çoktan hak etmiş bir isim.