Uzun bir beklemeden sonra nihayet CHP de cumhurbaşkanı adayını
açıkladı. Yalova Milletvekili Muharrem İnce... İnce, CHP'lilerin
bildiği tanıdığı bir isim, iki kez kaybettiği genel başkanlık
yarışı nedeniyle kamuoyu da artık tanıyor.
Siyasetin yabancısı değil, polemiği seviyor ama agresifliği
hatipliğini bir hayli gölgeliyor. İşin bu yanı toplumdan nasıl bir
karşılık bulur göreceğiz ama şu ana kadar olup bitenlerin, CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun hanesine eksi yazdığı çok
açık.
Bir kere, ilk hamlesi Abdullah Gül'ün çatı adayı olmasında
direnmesi ve Akşener tarafından reddedilmesi derin hayal kırıklığı
yarattı. İkincisi İnce'nin adaylığını geç açıkladı ve toplumu
oyaladı. Arada yaşanan bazı isimleri devreye sokma ve parti içi
kargaşa da cabası...
"Hayır" Bloku da çöktü
Gelelim "Hayır" Bloku meselesine... Kılıçdaroğlu bu süreci de kötü
yönetti. Daha 16 Nisan 2016 referandumunun ardından
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin siyasi bir mücadele olacağı belliydi.
Bunu hem Deniz Baykal açık açık söyledi. Ama Kılıçdaroğlu, yüzde
48.6'lık "Hayır Bloku" fikrine o kadar inanmıştı ki, o tarihten
sonra yapılan bütün eylemlerde CHP kimliğini bile saklayarak başka
adaylar aradı ama o da işe yaramadı.
Sonunda CHP'li birini aday göstermek zorunda kalarak "Hayır"
blokunu da çökertti. Artık Muharrem İnce blokun değil, sadece
CHP'nin adayı olarak kitlelerin karşısına çıkacak. Meclis için
yapılan ittifak da bunun yerine geçmez. Çünkü Kılıçdaroğlu'nun
"şeytanlaştırılmamalı" dediği "Hayır" blokunun bir başka aktörü HDP
ile ittifak yapılmamasının nasıl bir fatura çıkaracağı meçhul.
Bu süreçte, Kılıçdaroğlu'nun biraz da mecbur kalarak yaptığı tek
doğru hareket, CHP genetiğinden gelen İnce'yi aday göstermesiydi.
Bu her seçimde hayal kırıklığı yaşayan, başka siyasi aktörlere oy
vermeye zorlanan CHP kitlesi için moral verici oldu. Tabii bu
hamlenin parti içi siyasi hesapları hedefleyen bir yanı da var. Onu
bir tarafa bırakıyor, işin en vahim tarafı, rozet takmayla
anlatılan "tarafsızlık" gösterisi ve iki siyasi aktörün bizzat
"tarafsızlıkla" çelişen konuşmalarıydı.
Bu gösteriye göre CHP Genel Başkanlığı'na aday olmuş birine, CHP
rozeti yerine Türkiye bayrağı rozeti takılınca "tarafsız"
olunacaktı. Bu, siyaseti itibarsızlaştıran vesayetçi zihniyetin
yansımasından başka bir şey değil. O sahneyi izleyince "bağımsız ve
tarafsız" gösterilen darbe destekçileri Yekta Güngör Özden ve Vural
Savaş gibi isimleri hatırladım. İnce, tarafsızlık konusunda onları
bile aratmayacağını şimdiden gösterdi.
Bakın kürsüde sert polemik yapabileceğini biraz da öfkeli bir
biçimde anlatırken ne dedi: "Bu sefer iktidar istiyoruz iktidar.
Hep birlikte salonu çınlatın iktidar, iktidar, iktidar..."
Peki, şimdi soralım, "tarafsız cumhurbaşkanı adayı" İnce, hangi
partinin iktidarını istiyor? Hani cumhurbaşkanı tarafsız olacaktı?
Kılıçdaroğlu da İnce'yi sahneye çağırırken, kendisinin üstlenmediği
"iktidar" görevini ona veriyor ve siyasi kimliğine dikkat
çekiyordu:
"Bu sorunları çözme konusunda bir öğretmen kararlı, inançlı,
enerjik çabasını harcamak istiyor... Eski bir öğretmen yeni bir
politikacı Sayın Muharrem İnce, gel bakalım buraya..."
Gördüğünüz gibi Kılıçdaroğlu da Cumhurbaşkanlığı sisteminin
gereğini öngörerek İnce'nin "tarafsız" ve "sembolik" değil, "sorun
çözücü" ve "siyasi" Cumhurbaşkanı olmasını istiyordu. Meydanlara
inince daha neler neler göreceğiz.