Seçim süreçlerinde siyasi aktörlerin rakiplerine yönelik sert
demeçler vermesi, suçlamalarda bulunması belli ölçüler içinde makul
karşılanabilir.
Ancak işin içine yalan girdi mi durum değişir. Son yıllarda yalan
siyasetine çok tanık olduk. Bu konuda CHP'li siyasi aktörler
birinciliği kimselere bırakmadı. Bu gerçeği görmek için sadece CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun söylediklerine bakmak
yeterli.
15 Temmuz darbe girişimini yöneten FETÖ'cü Adil Öksüz'ün MİT ajanı
olduğunu söylemişti. Günlerce tartışıldı sonra ne oldu? Hiçbir
şey... Ortada tek belge yok.
Aynı şekilde "AK Parti'de 120-180 arasında ByLock'cu milletvekili
var" iddiası da havada kaldı. Bunları artırmak mümkün...
Şimdi nöbeti Muharrem İnce devraldı ve ortaya akıl almaz iddialar
attı. Söylediklerinin siyaseten birbiriyle çelişmesi bir yana
ısrarla birçok konuda "yalan" söyledi ve söylemeye de devam
ediyor.
O günlerde İnce için şunları yazmıştım: "İnce, işe erken ve hızlı
başladı ama bu tempoyla giderse çabuk tökezleyecek."
Öyle de oldu. Daha ilk gün, "ABD'den beni aradılar, Türkiye FETÖ'yü
usulüne uygun istememiş" dedi. Bu söylem tam da ABD-FETÖ ilişkisini
anlamayan ya da anlamak istemeyen bir siyasi aklın ürünü.
CHP'de garip bir ruh hali var. Birinin yalanını diğeri başka bir
"yalan"la tamamlıyor. Tuncay Özkan'ın şu söylediklerine bakın:
"FETÖ elebaşı buraya getirilirse konuşacağından korkuluyor. Onun
için eksik belge gönderiyorlar."
Akıl alır gibi değil. ABD'nin aparatı FETÖ, orada konuşamıyor da
buraya gelince mi konuşacak? Onca sahte bilgi ve belgeyi CHP'ye
veren FETÖ, ekstra bildiklerini neden tam da seçim öncesi
anlatmasın?
Gelelim Muharrem İnce'nin, son Pensilvanya çıkışına. İlk
konuşmasında şöyle diyordu: "Seni desteklemeyen herkese hain
diyorsun hep iftira atıyorsun; sana bir soru: Herkese FETÖ'cü
dedin, sen 2001'de partiyi kurarken icazet almak için
Pensilvanya'ya gittin mi gitmedin mi? Kiminle gittiğini biliyorum
ona zarar gelmemesi için söylemiyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın FETÖ'ye karşı nasıl bir mücadele verdiği
biliniyor. FETÖ'nün de 7 Şubat 2012'den beri, Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ı durdurmak için her türlü kirli ve kanlı yöntemi
kullandığı da biliniyor. Geriye kala kala FETÖ elebaşı Gülen'le
görüşme mi kaldı?
FETÖ bugüne kadar bunu neden açıklamadı da Muharrem İnce'yi
bekledi? Aslında bu sorulara bile gerek yok. Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ın "Pensilvanya'ya gittiğimi ispat edemezsen namertsin"
meydan okumasına İnce'nin verdiği cevaba bakmak yeterli.
Bakın, İnce ne diyor: "Kiminle gittiğini biliyorum ona zarar
gelmemesi için söylemiyorum."
Bir başka konuşmasında da şu ipucunu veriyor: "Çok merak ediyorsan
biraz düşün şu an kimle aran bozuk. Sen zaten çıkarırsın kim
olduğunu."
Hem zarar gelmesin diye kim olduğunu söylemiyor hem de "düşünürsen
kim olduğunu bulabilirsin" diyerek kafaları karıştırıyor. Hiç lafı
uzatmaya gerek yok, İnce "zarar görme" gerekçesine sığınmadan ve 24
Haziran'ı beklemeden o ismi açıklamak zorunda.
Aksi halde, tarih, genel başkanını FETÖ eksenli "kontrollü darbe",
onu da "Pensilvanya yalanı" siyasetiyle yazacak.