CHP'nin yeni fenomeni Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin
genel başkan mı yoksa İstanbul'a belediye başkanı mı olacağı
tartışılıyor ama seçim sürecinde söyledikleri de unutulmadı.
Arkada birçok soru işareti bıraktı.
Bu soru işaretleriyle yeni bir siyasi yolculuğa çıkması çok zor. Oy
veren veya vermeyen milyonlarca insan, biraz da hızlı yaşanan o
seçim sürecinde İnce'nin ağzından şaşırtıcı birçok siyasi iddiayı
duydu. Bazıları irkiltse de fazla üzerinde durmadı. Ama unutmadı
da.
Hem arşivlerde hem de hafızalarda yerini aldı. Aslında İnce, klasik
CHP'li siyasetçilerden biraz farklı ve biraz da sahici bir profil
çizmesine rağmen, arka arkaya sıraladığı o dayanaksız iddialarıyla
ciddi bir güven erozyonu da yaşadı.
Çünkü o dayanaksız ve riskli iddiaları hem meydanları harekete
geçirdi hem de "çamur medyası" o iddiaları gerçekmiş gibi
manşetlere, ekranlara taşıyarak geniş kitleleri kışkırttı, var olan
önyargıları ateşledi.
O iddialardan ikisi çok dikkat çekiciydi. İlki FETÖ elebaşı
Gülen'in ABD'den istenmesiyle ilgiliydi. Önce Adalet Bakanlığı'nın
FETÖ'yü usulüne uygun istemediğini söyledi. Yetinmedi bir
televizyonda canlı yayına bağlanıp, çok daha vahim bir şey söyledi:
"Amerikalılar beni aradı.
'Haklısınız Muharrem Bey ama Türkiye Cumhuriyeti devleti henüz
Fethullah Gülen'i usulüne uygun bir şekilde geri istemedi'
dediler.
Yani Türkiye Cumhuriyeti Fethullah Gülen'in iadesini usulüne uygun
bir şekilde istememiş..."
Sonrası malum, CHP bir heyeti gönderip evrakları inceletti ve
iddianın yalan olduğunu bizzat CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu
açıkladı;
"Bana gelen 3 sayfalık bir rapor var. Aynı rapor Sayın Muharrem
İnce'ye de verildi. Orada bazı usul eksiklikleri var ama bunlar çok
hayati usul eksiklikleri değil. Bu dosyalara göre Amerika'nın
Gülen'i bize iade etmesi lazım."
Eee ne oldu, yalan çıktı ama İnce hiç oralı olmadı. Halkın
unuttuğunu sandı ama unutulmadı. Şimdi buradan soruyorum;
Türkiye'yi yönetmeye aday İnce, bu bilgiyi kimden aldı? Arayan o
Amerikalılar kimdi? Uluslararası bir istihbarat örgütü üyeleri
miydi?
Net bir cevap verene kadar bu sorular peşinizi bırakmayacak.
Gelelim ikinci vahim iddiaya... İnce, yine meydanlarda ısrarla
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Pensilvanya'dan icazet aldığını iddia etti
ve şöyle dedi:
"Sana bir soru; herkese FETÖ'cü dedin, sen 2001'de partiyi kurarken
icazet almak için Pensilvanya'ya gittin mi gitmedin mi? Kiminle
gittiğini biliyorum ona zarar gelmemesi için söylemiyorum.
Cumhurbaşkanı seçildiğinde icazet almak için gittiğini, günü, saati
ile birlikte açıklayacağım."
Şimdi seçim bitti. İnce, kamuoyuna verdiği o sözün gereğini yapmalı
ve o ismi açıklamalı. Birinci iddiası gibi bu sorunun net cevabı
verilmeden bu dosya kapanmaz.
Şimdi ne diyecek? Acaba çıkıp, samimi bir şekilde "Aldatıldım" mı
diyecek yoksa kendi deyimi "kaşar" bir siyasetçi tavrıyla "seçimi
ben kazanırsam açıklarım" gibi topu taca atan bir cevap mı
verecek?
Bekliyoruz.