Partilerin yerel seçimlere yönelik stratejileri henüz netleşmiş
değil. Herkes birbirini kolluyor. Bir anlamda rakibin kim olacağına
bakılıyor. Kuşkusuz yerel seçimlerde de genel siyasi hava, ekonomi
ve dış politikadaki gelişmeler hatta parti kimliği önemli ama yerel
dinamikler ve adayın sosyolojiyle ilişkisi de çok önemli.
Optimar Araştırma'nın son anketine göre, seçmenlerin yüzde 60'ı
partisine, yüzde 40'ı da adaya göre oy veriyor.
Yerel seçimleri farklılaştıran da adaya göre oy veren o yüzde
40'lık seçmen.
Onlar da, adayın toplumla ilişkisine, siyasi duruşuna, etnik, dini
ve hemşeri kimliğine bakıyor. Özellikle büyükşehirlerde göçmen,
Karadenizli, Sivaslı, Giresunlu veya Karslı olmak yerel siyasette
dikkate değer bir avantaj.
Bu seçimlerde bunlara "milliyetçi" ve "Kürt" kimlikleri de eklendi.
Kimi illerde veya ilçelerde milliyetçi kimi illerde Kürt kimlikli
adayların öne çıkması şaşırtıcı olmayacak.
Bunda MHP'nin yükselişe geçmesiyle büyük kentlerde HDP'nin yüksek
oy almasının etkisi büyük. Tabii bu daha çok yarışı önde götürecek
AK Parti ve CHP için geçerli. Bu nedenle de AK Parti-MHP ya da
CHP-HDP ittifakı hâlâ gündemde.
İttifak açısından CHP'nin bir adım önde olduğunu rahatlıkla
söyleyebiliriz. Çünkü CHP, HDP'nin İstanbul'daki yüzde 10
civarındaki oyuyla hem Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı
zorlayacağını hem de Esenyurt gibi ilçeleri alacağını
düşünüyor.
Ancak evdeki hesap çarşıya uymayabilir.
Çünkü HDP'ye oy veren Kürtlerin hiç firesiz CHP'ye yönelmesi zor.
Bu seçmenin önemli kesimi CHP'ye sıcak bakmadığı gibi yerel
beklentileri de var. Buna, CHP-HDP ittifakına CHP içinden gelecek
tepkileri de eklemek gerekiyor.
Bu da AK Parti'nin şansını artırıyor.
AK Parti bu seçimlerde sosyolojinin beklentilerini dikkate alarak
ve bir önceki seçimde ihmal edilen kesimlerin gönlünü kazanarak,
"makul"...