Dünyanın gözü Ukrayna-Rusya gerilimine ya da Çin-ABD ilişkileri nedeniyle Pasifik bölgesine odaklanmışken, hiç hesapta olmayan Kazakistan'ın sıvı gaza yapılan zam nedeniyle karışması bizi şaşırtsa da birileri hiç şaşırmadı.
ABD, "Ne oluyor?" bile demedi, Rusya ise "Canıma minnet" diyerek Kolektif Güvenlik Antlaşma Örgütü'yle birlikte gelen davete icabet edip, "Kazakistan'a el koydu" diyebileceğimiz bir tavır aldı.
İnanılır gibi değil ama durum bu... Kazakistan gibi otoriter bir ülkede ciddi bir muhalefet örgütlenmesi yokken, nasıl oldu da bir anda o şehirler yakılıp yıkılmaya başladı? Sokakta silahlar dağıtıldı?
Olaylar çığırından çıktığında, Kazakistan'ı iyi bilen, zamanında orada iş yapmış, hâlâ da yakın ilişkisi olan bir dostumu aradım; "Ne oluyor? Orayı da Sorosçular ve FETÖ'cüler mi karıştırıyor?" diye sordum. Cevabı imalıydı:
"Acele etmemek lazım, işin arkası çok karışık..."
Gerçekten de çok karışıktı. Özellikle Rusya'nın taleplerini görünce donup kaldım. Oysa olayı duyduğumda aklıma ilk gelen, Avrasya'yı Ortadoğululaştırmak isteyen bir ABD aklının devrede olduğu gerçeğiydi. Birçok insan da hâlâ böyle düşünüyor. Bu teze göre, Çin'in İpek Yolu projesini durdurmak, Rusya'yı da çevrelemek için ABD ve büyük oranda da düşüşe geçen küresel emperyalizm, Soros ve FETÖvari aparatlarını kullanarak Kazakistan'ı karıştırıyordu.
Bir anlamda "Avrasya Baharı"nın fitili ateşleniyordu.
Aslında son dönemde kimse böyle bir öngörüde bulunmadı. ABD'nin bölgede uzun yıllardır hazırlık yaptığı biliniyordu ama neyi, ne zaman harekete geçireceği ve geçirdiğinde kime hizmet edeceği bilinmiyordu.