Toplumların tarihinde bazı anlar var, tarihin yeniden yazıldığı
ve geleceğin temellerinin atıldığı anlar. 15 Temmuz Türkiye toplumu
için böyle bir andı. O gece 21'inci yüzyılın en önemli halk devrimi
yaşandı.
Böyle bir devrimin sosyal ve siyasal hayatı derinden etkilememesi
mümkün mü?
Özellikle siyaseti etkileyeceği hatta sarsacağı çok açık... Siyasal
sistemi değiştiren anayasa referandumu bunun ilk adımı. Ama bu
adımın siyasal sistem değişimini aşan, "kurucu sosyolojiyi"
değiştiren daha derin bir anlamı var. İç ve dış siyasette "yeni
normal" kuruluyor.
Bu sürecin siyasetteki ikinci önemli yansımasını muhalefet
cephesinde göreceğiz.
Özellikle de CHP'de. HDP zaten PKK'ya teslimiyeti ve şiddetle
arasına mesafe koymayışı ile bir süredir derin bir sancı yaşıyor.
Parti içinde ve çevresinde müthiş bir negatif enerji birikimi var.
O enerjinin nasıl bir depremle açığa çıkacağını ileride
göreceğiz.
CHP'de ise yaşanacak depremin öncü sarsıntıları şimdiden
hissediliyor. Durumu HDP'den daha vahim. PKK gibi bahane olarak
ileri süreceği bir belası da yok ama yine de toplumla buluşan bir
siyaset üretemiyor.
Anayasa referandum sürecinde yürütülen CHP siyasetine bakın. 97
yıllık Meclis tarihinde görülmeyen kürsü işgalinden, yumrukla burun
kırmaya kadar her şey var.
Bunun Türkiye toplumunda bir karşılığı olmadığını CHP'deki "makul"
siyasetçiler de biliyor. Bu yüzden de birkaç koldan CHP içinde
muhalefet cephesi giderek genişliyor.
Muharrem İnce ve Fikri Sağlar'ın klasik muhalefeti sürüyor.