Türkiye, 17-25 Aralık 2013 tarihindeki yargı-polis darbesine
kadar Fethullahçı yapının gerçek yüzünü tam olarak göremedi.
O tarihten sonra da gel gitler yaşandı, "O kadar da değil" diyenler
oldu ama yine de o tarih önemli bir dönüm noktasıydı. Mücadele
başladı, medya tartıştı, onlarca yazı yazıldı.
Buna rağmen o kirli yapı durmadı, 15 Temmuz darbe ve işgal
girişimiyle son hamlesini de yaptı.
Bütün bunlar, FETÖ'nün ülkeyi içeriden kuşatan, küresel bir taşeron
örgüt olduğunu gösteriyordu.
Kuşkusuz tüm bunların açığa çıkmasında, FETÖ hakkında yazılan
onlarca yazının, kitabın katkısı çok büyüktü.
Şimdi elimde o kitaplarda biri var;
Küresel Terörist, Fethulşeytan...
Yazarı, gençliğinden beri FETÖ yapılanmasının içinde yer alan ve
yıllar önce (2005'te) o yapının küresel kirli ilişkilerini fark
ederek ayrılan Hayati Küçük...
Küçük, ihanet şebekesi haline dönüşen o yapıyı içeriden bilen biri.
Uzun yıllar Gürcistan'daki okulları yönetti ve yapının oradaki
bütün siyasi ilişkilerini kurdu. 17-25 Aralık darbesinden sonra da
o yapıya karşı amansız bir mücadele verdi ve sonunda açtığı
okulların kapatılmasını sağladı.
Kitapta, İslam'a ve Vatan'a nasıl ihanet edildiğini 1960'lardan ele
alarak anlatıyor.
FETÖ'nün, CIA ve Özel Harp Dairesi'yle o günlere dayanan
ilişkisinden, 2 binlerde CIA ajanlarının okulları nasıl üs olarak
kullandıklarına kadar bütün kirli tarih anlatılıyor.
O tarihin en önemli ve tehlikeli yanı da yapının küresel
bağlantıları. Küçük'e göre, ABD ve İngilizler FETÖ sayesinde
dünyanın 170 ülkesinde örgütlenmiş, buralarda İngiliz kültürünü
yaymış ve ABD emelleri doğrultusunda örgütlenip faaliyetlerde
bulunmuştur.
Buralarda "din-politika-para" üçgeninde faaliyet gösteren FETÖ'nün,
sadece eğitim faaliyeti yapmadığını da MİT'in verdiği rakamlar
ortaya koyuyor. O rakamlara göre, 170 ülkede eğitim dışında örgüte
bağlı 520 şirket, 269 vakıf, 147 yazılı medya, 58 görsel ve işitsel
medya, 252 STK, 327 dernek, 216 hastane, etüt merkezi, kültür ve
dil merkezi var.
Aslında FETÖ gibi dünyanın birçok ülkesinde böyle kirli
örgütlenmeler vardı ve hepsi de emperyalizme hizmet ediyordu.
Küçük, bu nedenle FETÖ'yü Moon, Opus DEI, Kesnizani ve Tahir-Ül
Kadri'ye benzetiyor ve şu çarpıcı örneği veriyor: "ABD'nin Irak'ta
Saddam rejimini yıkmak için tezgahladığı operasyonlardan biri
Kesnizani tarikatıydı.
Kürtçe'de 'kimse bilmiyor' anlamına gelen ve Saddam rejiminde çok
yaygın olan tarikat, yetiştirdiği askerler sayesinde ABD Irak'ı
vurduğunda, Irak, ABD'ye adeta altın tepsi içinde teslim
edilmişti." O günleri yaşayanlar hatırlar, uzmanlar, Saddam'ın 120
bin kişilik özel ordusunu kastederek 'Esas savaş Bağdat'ta olacak'
diyordu. Ama öyle olmadı. En önemli nedenlerden birini Küçük'ün
kitabından okuyalım: "Kesnizani tarikatı Körfez Savaşı'ndan sonra
Saddam'ın etrafını örümcek ağı gibi sarmıştı. Saddam'ın karısı, çok
güvendiği generalleri ve istihbarat kuruluşlarının başındakiler
hepsi tarikat müritleriydi. FETÖ isimli şeytani örgüt gibi
Kesnizani tarikatının müritleri de Saddam'ın her hareketini, her
adımını an be an tarikat şeyhinin oğlu Nehru'ya aktarıyorlar, sonra
da bilgiler kuş olup CIA istasyonlarına doğru uçuyordu." İşte
Bağdat böyle savaşmadan teslim edilmişti. Bu tablo bize neyi
gösteriyor biliyor musunuz? 15 Temmuz darbe girişimine karşı halkın
ve siyasi iradenin destansı direnişinin ne kadar önemli olduğunu. O
destansı direnişle ne kadar övünsek azdır.