Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Leyla Zana ile görüşeceğini açıklaması herkesi umutlandırdı. Umutlandırdı çünkü bir avuç şiddetsever dışında kimse şiddetle Kürtlerin hiçbir hak elde edemeyeceğini biliyor.
Bunun "Bağımsız Kürdistan" için olmadığını PKK dahil tüm aktörler söylüyor. Kendi önerdikleri "Demokratik Özerklik" için de silahlı mücadeleye, şehirleri yakıp yıkmaya, bombalamalara gerek olmadığını Leyla Zana dahil çok sayıda siyasi aktör dile getirdi.
Dahası üç yıl önce 21 Mart 2013 Newroz'unda Öcalan "Silahlı mücadele dönemi bitmiş siyaset dönemi başlamıştır" demedi mi? Peki, bu gerçekler ortada dururken, PKK niçin savaşıyor?
Görünen o ki, bu kararda, bölgesel ve küresel hesaplaşmaların etkisi kadar, PKK ve Kürt siyasetçilerin şiddetle ilişkisinin de etkisi var. Şiddetle siyaset yapmanın Kürt toplumunu nasıl derin travmalara sürüklediği, toplumsal değerlerin nasıl tahrip edildiğini yaşayarak görüyoruz. Bedeli çok ağır bir dayatmaydı bu...
Yazar Orhan Miroğlu, akademisyenlerin PKK şiddetine övgü dizmelerini "kurtarıcı şiddet" olarak görmelerine bağlıyor. Onlara göre, PKK şiddeti AK Parti'den kurtuluşun bir aracı. Aynı şey farklı biçimde Kürt siyasi aktörleri için de geçerli. Onlar da devlet karşısında şiddete "kurtarıcı" gözüyle baktı, bakıyor.