Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Londra- Davos -Berlin üçlemesine
yaptığı gezi, Türkiye'nin içe kapatılmak istendiği bir süreçte
gerçekleşiyor.
Dışarıdan küresel ve bölgesel algı operasyonları ve vekalet
savaşlarıyla, içeriden de PKK- DAEŞ ve diğer terör örgütleriyle
kuşatılmaya çalışıldığı bir dönemde.
Türkiye bu kuşatmaları boşa çıkarmak için sadece terörle mücadele
etmiyor, aynı zamanda siyasi ve ekonomik reformları da
sürdürüyor.
Londra- Davos ve Berlin gezileri bu çabayı dünyaya anlatma amacı
taşıyor. İlk adımı da ekonomik reformların açıklaması ve Başbakan
Davutoğlu'nun İstanbul'da Türkiye'ye yatırım yapan firmaların
CEO'larıyla bir araya gelmesiyle atıldı.
Hükümetin içeride başlattığı bu atak, şimdi Londra'da finans
dünyasıyla, Davos'ta dünyayı yönetenlerle, Berlin'de ise AB'nin
motor gücü Almanya'yla sürecek. Hatta sanıyorum Almanya'yla ilk kez
hükümetler arası bir buluşma gerçekleşecek.
Tabii bu geziler ekonomi ağırlıklı görülse de arka planda ciddi bir
siyasi boyut da var.
Özellikle gezinin ilk ayağı Londra görüşmeleri, ABD-İngiltere
yakınlığı ve bölgesel siyasi gelişmeler nedeniyle önemli.
Bu nedenle Başbakan Davutoğlu, Londra'ya sadece ekonomi kurmayları
ve DEİK bünyesinde yer alan güçlü sanayicilerle değil, "güçlü bir
mesaj vermek için" siyasi kurmaylarıyla katıldı.
Hükümetten Mehmet Şimşek, Lütfi Elvan, Mustafa Elitaş, Naci Ağbal,
AK Parti'den Ömer Çelik, Mehdi Eker, Hayati Yazıcı ve Ali Babacan
dikkat çeken isimlerdi.
Başbakan Davutoğlu ekibiyle, Merrill Lynch, Goldman Sachs, EBRD
(Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası) başta olmak üzere 10 trilyon
dolara hükmeden finans dünyasının önde gelen kurumlarına, onca
olumsuz zemine ve iki seçime rağmen yüzde 4 kalkınan Türkiye'nin,
seçim kaygısı olmadan önümüzdeki 3 yılda neleri başarabileceği
mesajını verdi.