Şu garip duruma bakın, PKK'ye göre Türkiye DAEŞ'i, DAEŞ'e göre
de PKK ve PYD'yi destekliyor. Ve ne hikmetse ikisi birden neredeyse
aynı tarihlerde Türkiye'ye karşı savaş ilan ediyor.
Bu tezgâhı, bu yalanlar üzerine kurulu tuzağı artık Türkiye toplumu
görmeli. Özellikle de Kürt halkı... Çünkü PKK'nin savaşı
başlatmasının çözüm süreciyle, Kürt haklarıyla bir ilgisi olmadığı
çok açık. Diyarbakır'da askeri, Suruç'ta polisleri katletmenin
Kürtlerin demokratik haklarıyla nasıl bir ilgisi var?
Şu çok açık, bu savaşın Kürt meselesiyle ilgisi yok. Kürtler belki
de son yüzyıllık tarihlerinde ilk kez siyaseten en güçlü oldukları
dönemi yaşıyor. 6 milyonu aşan oy alan bir partileri var.
Büyükşehir belediyeleri de dahil 100'ü aşkın belediye ellerinde.
Farklı medya mecralarında da hatırı sayılır bir karşılıkları var.
Siyasetle elde edemeyecekleri hiçbir hak yok.
İlginçtir, HDP bu gücünü, 13 yıl sonra AK Parti'yi tek başına
iktidardan etmekte kullanıyor ama silahları susturmakta
kullanamıyor. Sivil siyasi bir parti olarak öncelikle
onların"savaş" yalanlarına karşı çıkmaları gerekiyor. Çünkü
hepsi yalan.
KCK'nin gerekçelerine bakın. Barajlar ve yollar "askeri"dir.
Peki, Yüksekova Havaalanı'na neden karşı çıkıldı? Bu kadar
gayriciddi bir yaklaşım olabilir mi? Bütün bunlar gözümüzün önünde
olurken, bir daha çatışma olmasın diye oy veren Kürt halkının ne
yapacağı önemli.