AK Parti, 14 Ağustos 2001'de kurulduğunda benim de içinde yer
aldığım merkez medya pek ciddiye almadı. Fazilet Partisi içinden
çıkan "Yenilikçiler", Recep Tayyip
Erdoğan'ın liderliğinde bırakın tek başına iktidar
olmayı üçüncü parti bile olamazdı.
Kimse 28 Şubat postmodern darbecilerinin cezaevine attığı
Erdoğan'ın başbakan olacağına inanmıyordu. Boşuna "Muhtar
bile olamaz" manşetleri atılmadı. Zaten İstanbul
seçimlerini de tesadüfen kazanmıştı.
Oysa toplumda müthiş bir dip dalga vardı ve İstanbul'dan esen
Erdoğan rüzgârı, Anadolu'yu ayağa
kaldırmıştı. Birileri bunu görmüyor, görmek istemiyordu.
O rüzgârı ilk kez rahmetli Ahmet
Kaya'nın da katıldığı Erdoğan'ın
cezaevine gidiş toplantısında fark ettim. Orada Başkan
Erdoğan'ın, demokrasi vurgulu etkili konuşması, daha sonra
yapacağı "devrimci" çıkışlarının ayak sesiydi.
Müesses nizam, Beyaz Türkler ve aydınlar bu yükselişi ciddiye
almıyor, müstehzi bakışlarla...