Demokrasi tarihi açısından 15 Temmuz Devrimi ne kadar değerli ve
anlamlıysa, o geceyi planlayan FETÖ'cülerin devlet içindeki
örgütlenmeleri, uluslararası ilişkileri ve hedefleri de bir o kadar
karanlık ve ürkütücü.
Henüz işin başındayız ve devlet içindeki yapılanmayı bile tam
olarak deşifre edebilmiş değiliz. Süreç ilerledikçe o karanlık ve
ürkütücü yüzü çok daha net göreceğiz. O 15 Temmuz gecesi bile neler
olduğu henüz tam olarak ortaya çıkmış değil. O bilinmeyenlerden
biri de ilk günlerde konuşulan toplumun sinir uçlarına dokunarak
"iç savaş" çıkartma hedefiydi.
Bu açıdan ilk hedef hiç kuşkusuz Marmaris'te SAT komandolarıyla
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik saldırıydı. Eğer o gece
Cumhurbaşkanı -kendisi de açıkladı- 15 dakika erken hareket
etmeseydi çok farklı şeyler olacaktı.
FETÖ darbecileri bu kanlı saldırıyı gerçekleştirmek için sadece
Marmaris'te değil İstanbul'da da bir plan yapmıştı. Birkaç gün önce
Habertürk gazetesinde yer alan "FETÖ'nün kaos minibüsleri" haberi
tam da bu dehşet planını anlatıyordu. O gece çatışmayla ele
geçirilen minibüste C-4 bombasından tanksavara kadar onlarca silah
vardı.
İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın direktifi ve Bakırköy
Emniyet Müdürü Murat Çetiner ve ekibinin özel çabalarıyla bu kanlı
saldırı gerçekleşmeden önlenecekti. Ama sadece bu değil, o gece
İstanbul Bakırköy'de bir başka kanlı plan daha etkisiz hale
getirildi. 15 Temmuz sonrasının o gerilimli günlerinde çok şey
konuşuldu.