Arap Baharı sonrası Suriye iç savaşı, Mısır'da darbe, DAEŞ'in
ortaya çıkışı, İran'ın önünün açılması, PKK- PYD hattının "muhatap"
alınması ve son olarak Rusya'nın devreye girmesi Ortadoğu'da
ABD'nin Irak'a müdahalesiyle başlayan kanlı sürecin bir devamı,
tesadüf değil. Tıpkı 100 yıl önceki gibi bölgede yeni bir oyun
kuruluyor. Bu kirli oyunun hedefinde ise o oyunu bozma potansiyeli
olan Türkiye var. Bu nedenle dört bir koldan saldırıya uğruyor.
Özellikle 2003'ten beri Türkiye- ABD ilişkilerinin, stratejik ortak
olmalarına rağmen iyi gitmediği biliniyor. ABD kırmızıçizgilerini
bile görmezlikten gelebiliyor. Rusya'nın Suriye'ye girişine,
İran'ın askerleriyle savaşmasına sesini çıkartmıyor. Şimdi de
Cenevre görüşmeleri sürerken, ABD Başkanı Barack Obama'nın Özel
Temsilci Yardımcısı Brett McGurk, Kobani'ye gidip PYD
yetkilileriyle görüşüyor. Durum, Türkiye ABD ilişkileri açısından
elbette şaşırtıcı.
Ancak şaşırtıcı olan sadece bu değil. Yıllarca ABD'nin bölgedeki
kirli hesaplarına karşı çıkan PKK'nın bu işe yatması da bir o kadar
şaşırtıcı. Birileri "örgüt çıkarına bakıyor" diyebilir ama durum
hiç de o kadar basit değil. Türkiye, ABD ile güçlü ilişkisini bölge
halkları adına riske ederken, ABD emperyalizmine karşı çıkan,
"kapitalist modernitenin" bölgeye felaket getirdiğini söyleyen PKK
tam tersini yapıyor. Barzani'yi uşaklıkla, Türkiye'yi NATO Gladyosu
olmakla suçlamaları da bir yana.
Şimdi gelin, ABD ile PKK'nın el ele yürümesinin siyaseten ne anlama
geldiğini Öcalan'a soralım. Öcalan, Kandil tarafından "üçüncü göz"
olarak istenen ABD'nin 90'larda Kürt meselesine bakışını şöyle
anlatıyor: "İsrail ve ABD kesinlikle barış ve çözümden yana
değildi. Düşük yoğunluklu da olsa, savaşın devamını ve Kürt
sorununun çözümsüz kalmasını ısrarla istemekteydiler. Ortadoğu'nun
özellikle Irak'ın kontrolü ve düşürülmesi için buna şiddetle
ihtiyaçları vardı. Ancak bu yolla Türkiye'yi pasifize edip, kendi
planlarını uygulayabilirlerdi..."
Öcalan, bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dillendirdiği "millici"
çizgideki siyasetçileri, 90'larda ABD'nin nasıl tasfiye ettiğini de
anlatıyor: "Turgut Özal, Necmettin Erbakan ve Bülent Ecevit bu
planlara dikkat etmedikleri, daha Anadolucu, millici ve Kürt
sorununda barışçı ve siyasi çözümcü yaklaşım gösterdikleri için
düşürülmüşlerdir."
Peki, Öcalan, bugün çözüm sürecini sabote ederek bölgeyi
Suriyelileştirmek isteyen Kandil'in ABD'nin desteğini almasına
nasıl bakıyor? Büyük olasılıkla bölgenin tarihine atıf yaparak
şöyle diyor: "1. Dünya Savaşı'nda kurgulanan Ortadoğu siyasi
haritası, en az yüzyıl sürecek sorunlar oluşsun diye çizildi. (...)
Amaç; Kürtlerin tarih boyunca birlikte yaşadıkları Arap, Türk ve
İran halklarıyla çelişkileri derinleştirmek, var olan statüyü
bozarak kargaşa içine itmek ve birbirleriyle daima savaşır halde
tutmaktır."