Bu da son yıllarda dengesi küresel güçlerce bozulan bölgenin
yeniden ve daha derin bir sarsıntı yaşayacağı anlamına geliyor.
Peki, buna karşı siyasi partiler ve bölge ülkeleri ne yapıyor?
S-400'de olduğu gibi CHP'nin ne Akdeniz'in ablukaya alınması
konusunda ne İran'a yönelik saldırılar karşısında ne de Kandil'i
devreden çıkarmaya ilişkin ortaya koyduğu bir siyasi rota yok. Daha
doğrusu emperyalizme karşı bir duruşları da yok. Sadece CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu iki de bir kürsüye çıkıp, "Ortadoğu'da
ne işimiz var" demekten öte bir şey söylemiyor.
Gerçi CHP'nin bölgedeki gelişmeler konusunda ABD tezlerine yakın
duruşu, açık olmasa da tabanda bir tartışma ve kaygı yaratıyor ama
siyasi sonuca yol açmıyor.
Proje partisi İP'in ise zaten böyle bir derdi yok. Onların bambaşka
bir işlevi var.
HDP ise olup bitenler işine geldiği için umursamıyor bile. Öylesine
umursamazlar ki, ABD'nin, PKK-PYD hattını İran veya Türkiye'ye
karşı "vekalet" aracı olarak kullanma hazırlığı bile rahatsız
etmiyor. Daha hazin olanı ise HDP içinde yer alan, adları sosyalist
veya komünist olan partilerin ABD'nin bölge ülkelerine saldırı
hazırlığı karşısında susmaları.