Rıza Zarrab'ın ABD'de tutuklanmasıyla 17-25 Aralık darbesini
yeniden gündeme getirenler boşuna sevinmesin. O tarihte tezgâhın ve
algının en kirlisini devreye sokanların, gerçek yüzü şimdi çok daha
net ortaya çıktı, çıkıyor.
O günlerde söyleyebileceklerimiz sınırlı olmasına rağmen 22 Aralık
2013'te hedefe konan Halkbank'a ilişkin şunları yazmıştık: "Sadece
HalkBank örneği bile nasıl uluslararası bir tuzak kurulduğunu
görmeye yeter. Aylar önceden bazı küresel güçler HalkBank'a karşı
kampanya başlatacak, siz de o kadar banka arasında o bankada
'yolsuzluk' yapıldığını ortaya çıkartacaksınız. Tesadüfe bakar
mısınız?"
Elbette, Halkbank'ın seçilmesi tesadüf değildi. Ama işin ABD'nin
yönettiği küresel parasal sisteme karşı bir "başkaldırı" olduğu
gerçeği pek bilinmiyordu. Bu yüzden, 17 Aralık sadece AK Parti'ye
karşı bir darbe değil, aynı zamanda Erdoğanlı Türkiye'nin dünya
ölçeğinde "otonom bir güç" olarak ortaya çıkmasına karşı bir
darbeydi.
Bu iddiayı, El Cezire Türk'ün yazarı, finansal güvenlik stratejisti
Selva Tor'un, birkaç gün önce "Büyük resmin küçük adamı: Sarraf"
başlıklı analizi çok daha net ortaya koyuyor. 17 Aralık'ın daha iyi
anlaşılması için bu analizde yer alan tespitlerin bilinmesinde
yarar var. Tor'a göre, ABD-Türkiye ilişkilerindeki gerilim
2008'deki finansal krizden sonra Çin Merkez Bankası başkanının,
Batıcı parasal sistemi sorgulayan yazısıyla başladı.