Fetullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) yönelik operasyonlar
derinleştikçe siyasete yansımaları da kaçınılmaz olacak. Çünkü
yapının asıl hedefi siyaseti ele geçirmek. FETÖ'nün özellikle son 3
yıldaki siyasi ilişkileri göründüğünden daha karmaşık ve
operasyonel. Bu ilişkinin ortaya çıkması, hangi partiyi daha çok
sarsacak göreceğiz ama en sarsıcı olanı, kendilerini sol veya laik
olarak niteleyen partiler.
Elbette bu süreç muhafazakâr- demokrat AK Parti'yi de etkiliyor ve
etkileyecek ama orada diğerleriyle kıyaslandığında sarsıntı
ihtimali daha az. Çünkü AK Parti bugünlere eleye eleye geldi.
Oysa CHP veya HDP için aynı şey söylenemez. Onların durumu çok daha
vahim ve tabanları açısından izah edilmeye muhtaç. Sol ve laik bir
parti olarak yıllarca "F-Tipi" diye propaganda yapacaksın,
"emperyalizmin yeşil kuşak projesi" diyeceksin, Ergenekon- Balyoz
davalarında kumpas kurduklarını söyleyeceksin, dahası onunla da
kalmayacak binlerce insanı dinlediklerini, bazı siyasi aktörleri
komplo kasetleriyle devre dışı bıraktıklarını bile bile onlarla
"paralel" ittifak yapacaksın.
Siyaseten intihar eyleminden farkı yok bu ilişkinin. Er veya geç
bedeli de ödenir.
Aslında CHP'liler 17-25 Aralık darbe girişiminden sonra FETÖ
unsurlarıyla yoğun ilişki kurduklarını pek de saklamadı.
30 Mart yerel ve Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi özellikle CHP ile
Paralel Yapı arasında özel ve paralel bir hat kuruldu ve bilgi
akışı sağlandı. Hatta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu yasadışı
yollarla elde edilen o belge ve bilgileri meydanlarda, Meclis
salonlarında açıklamakta sakınca görmedi.