Referanduma sunulacak yeni siyasal sistemin en önemli yanı,
halkın iradesini doğrudan yansıtma olanağı vermesi...
Halk meclisi de, yürütmeyi de direkt seçecek. Yargıyı da
seçilmişler üzerinden denetleyecek. Kısaca siyasette aracı kurumlar
yani bürokratik diktatörlük ortadan kalkacak, siyasetçiyle halk
karşı karşıya gelecek. Ayrıca yeni Cumhurbaşkanlığı sistemi farklı
toplumsal kesimleri merkeze taşıyarak, partileri de yüzde 50 artı 1
nedeniyle makulde buluşturarak Meclis'te çözüm üretmenin önünü
açıyor.
Bu süreç aslında ilk kez Türkiye'nin temel meselelerini de
siyasetin gündemine taşıyacak ve demokrasi içinde sadece çözüm
değil, anayasal güvence de üretilecek. Peki, bu yeni durum, farklı
toplumsal kesimleri nasıl etkileyecek? Örneğin Kürtler bu
referandumda nasıl oy verecek?
Önümüzdeki günlerde il il izlenimlerle bu sorunun farklı etnik ve
dini kesimlerdeki cevabını arayacağız ama önce referandum sürecinde
en derin ve keskin ayrışmanın yaşandığı Kürt sosyolojisindeki genel
duruma bakalım.
Bugün Kürt sosyolojisinde gelinen nokta ne 1 Haziran ne de 1 Kasım
öncesine benziyor.
Henüz netleşmese bile bölgede yepyeni bir siyasi durum ve farklı
bir toplumsal ruh hali var. Kırılma noktası "hendek siyaseti"yle
yaşandı. Ve son dönemde ilk kez bölgede psikolojik üstünlük devlet
tarafına geçti. Sokakta bunu hissetmemek mümkün değil.
Bir Diyarbakırlının deyimiyle örgüt nefreti bugünlerde en tepe
noktada. Bu da HDP'nin seçmenle arasındaki duygusal bağı en alt
seviyeye çekti. Bu durum bölgeden nasıl bir referandum fotoğrafı
çıkacağını flulaştırıyor.