Şu sıralarda çözüm sürecinin yeniden seslendirilmesi bir tek şeye işaret ediyor: PKK'nın şehirleri yakıp yıkan terör ve şiddet siyasetinin iflas ettiğine ve halktan destek almadığına... Bu gerçek, Sur'da, Cizre'de, ortaya çıktı, yarın da Nusaybin'de çıkacak. Peki, bu zeminde hiçbir şey olmamış gibi çözüm sürecine dönülmesi mümkün mü? Böyle bir şey olmayacağını herkes biliyor. Türkiye'ye bedel ödetmek isteyen, onlarca asker ve polisi şehit eden, binlerce Kürt gencini ölüme sürükleyen kararı verenler siyasi ve hukuki hesap vermeden yeni bir dönemin başlaması mümkün görünmüyor. Türkiye'ye her türlü zararı vereceksin, kendi insanını ölüme sürükleyeceksin, sonra da kalkıp "müzakere"den söz edeceksin. Geçmişte PKK'yı yönetenler hep bu yanlıştan beslendi. Silahı, terörü hak almanın bir aracı olarak kullandılar. Şiddeti yükseltip kan döktüler, sonra da dönüp "müzakere edelim" dediler. Eski inkârcı ve despotik devlet anlayışı da PKK'nın bu kirli aklının halk tarafından görülmesini engelledi. Oysa şimdi her şey toplumun gözü önünde gerçekleşiyor. Halk, siyaset yolunun açık olduğunu, 7 Haziran 2015 akşamı HDP'ye verilen oylarla gördü. Ama o oyların Suriye'de pozisyon kazanmak uğruna heba edildiğini de gördü. Ayrıca, bu kirli oyunun ilk kez oynanmadığını, geriye dönüp bakıldığında bütün ateşkes ve çözüm süreçlerinin PKK veya PKK ile ilişkili kirli yapılarca bozulduğunu da gördü.