Son yılların belki de en önemli siyasi girişimi hiç kuşkusuz
çözüm süreciydi. Türkiye 100 yıllık Kürt meselesinin siyasetle
çözümünün önünü açacak, silahı devreden çıkartacaktı.
Bu adım, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi yürüyüşünde "baldıran
zehri bile olsa içerim" dediği tarihi bir adımdı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu da bu adımı, "bölgenin en önemli
barış projesi" olarak niteliyordu. Az değil, yaklaşık 2.5 yıl bu
süreç bütün sıkıntılarına rağmen iyi götürüldü. Peki, ne oldu da,
bugün yeniden silahların konuştuğu, terörün can aldığı bir noktaya
geldik?
Bu konuda çok şey yazılıp söylendi. Ama ne var ki her söylenen
doğru değildi. Müthiş bir algı operasyonunun sürdüğü bir süreçle
karşı karşıyaydık. Bunun iki nedeni vardı: Birincisi Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ın sorunu çözen siyasi olarak istenmemesi, ikincisi ise
sürecin Türkiye toplumu tarafından sahiplenilmesi.
Eğer bu süreç doğal mecrasında aksaydı bugün Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ın önünü kesmeye çalışanların hiçbiri o gücü bulamayacaktı.
İşte bu yüzden, 2013 Gezi kalkışmasından sonra akla hayale gelmeyen
kuşatma operasyonu başlatıldı. Önceki gün sabah kahvaltısında
buluştuğumuz Başbakan Ahmet Davutoğlu, o noktadan sonra yaşananlara
ilişkin önemli ipuçları verdi. Tıpkı geçmişteki gibi "çözüm
süreci"ni PKK- HDP hattının ve ona destek verenlerin
sonlandırdığını söyledi: "Türkiye'den silahlı unsurlarını
çekselerdi sonunda herkes kazanırdı."